Geleneksel Tıp Uygulamalarında Kalite ve Standardizasyon Çalışmaları Başladı

Geçtiğimiz Cuma günü T.C. Cumhurbaşkanlığı himayesinde Düzce Üniversitesi ve Aksuvital işbirliğiyle düzenlenen “Geleneksel Tıpta Kalite ve Standardizasyon” çalıştayına katıldım.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki gerek bir kısım bilim insanı tarafından itibarsızlaştırılan, gerekse bir kısım şarlatan tarafından sömürülen "geleneksel tıp" konusunda bu gibi çalışmaların devlet, akademi ve "diğer kısım" bilim insanları tarafından sahipleniliyor olması beni gerçekten çok mutluluk etti.
Neticesinde bir orta yolun bulunması lazım.
İnsan var olduğundan beri var olan, insanın kendini tedavi etmede asırlardır kullandığı doğal uygulama ve ürünlerin etkilerinin, modern bilim ışığında klinik verilerle ortaya koyulması, daha da önemlisi bu uygulamaların/ürünlerin piyasada standardizasyonu ve denetimi artık önemden öte bir ihtiyaç haline gelmiş durumda.
Bu çalıştay ve takibinde oluşturulacak platform, geleneksel tıp ürün ve uygulamaları için konunun uzmanları tarafından derlenecek standartlara dayalı bir sertifikasyon otoritesi gibi davranmayı hedefliyor. Bu sertifikanın alameti farikasının tasarımı ve kamuoyuna yönelik yapılacak bilinçlendirme/tanıtım kampanyalarının çalışmaları için ise çoktan kollar sıvanmış durumda.
Bu konuda çalışmak üzere bir araya getirilen platform üyeleri ise - artık senelerdir gide gele birebir de tanıdığım insanlar olduklarından - kesin ve net bir şekilde söyleyebilirim ki, yaptıkları işi severek ve Türkiye'de sağlık sektörünün gelişimine değer katmak için yapan insanlar. Bu platformun iç süreçleri analitik bir şekilde tasarlanıp, iletişim ayağı da aynı itina ve plan ile yürütüldüğü taktirde; ben bu çalıştaylar ve çalışmalar serisi sonucunda geleneksel tıp alanına itibar kazandıracak ve toplam halk sağlığını iyileştirecek projelere imza atacak bir yapı ortaya çıkacak derim.
Bir diğer önemli konu da; Düzce Üniversitesi Çevre ve Sağlık Teknolojilerinde İhtisaslaşma Koordinatörü Prof. Dr. Halil İbrahim Uğraş'ın da açılış konuşmaları sırasında vurgu yaptığı üzere platformun multi-disipliner ve kapsayıcı olması. Yani platformun bakanlıktan eczaneye, doktordan veterinere, endüstriden tarlaya kadar, konunun her kademesinde çalışan ve tecrübeli uzmanların birikimlerinden faydalanarak söz konusu standartları belirlemesi. Öyle ki GETAT şemsiyesi altında farklı başlıklar altında standart belirlenecek diye, realist olmayan yaklaşımlar veya gerçek dünyayla örtüşmeyen idealler üzerinden sektörün herhangi bir organını çalışamaz hale getirmek de olmaz.
Prof. Dr. Halil İbrahim Uğraş’ın konuşmasının ardından kürsüye davet edilen AksuVital Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Aksu'nun da tüm bu çalışmalar sırasında sadece insan odaklı bir yaklaşım ile hareket edilmemesi konusundaki ricası ise çok kıymetliydi. Son yıllarda insanın hırs, kibir ve egosunun dünyayı getirdiği nokta düşünülünce, ağırlıklı olarak tarımsal ürünler ve hayvanların insan sağlığı için kullanıldığı GETAT'ın kalite ve standardizasyonun konuşulduğu bir çalıştayda, bir şey yaparken başka bir şeyi yok etmemeye özen gösterilmesi gerektiğine yapılan vurgu alkışı hak ediyordu. Nitekim daha iki hafta önce gerçekleştirilen 1. Uluslararası Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi'nde gündeme gelen, bir takım sülükle tedavi merkezlerinde telef edilen kullan-at sülük konusu gerçekten çok can sıkıcıydı. Okuduğum kadarıyla kadim tıp hekimlerinin de dünya görüşü ile kesinlikle uyuşmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Açılış programının son konuşmasını yapan T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumu Bitkisel ve Destek Ürünleri Daire Başkanı Aslı Can Ağca da tamamlayıcı tıbbın sadece Türkiye'de değil, dünyada gördüğü talebi belirterek, dünya genelinde kullanılan ilaçların yüzde 25’nin bitkisel ilaçlar olduğunu ifade etti. Ki bu insana "bir kısım" bilim insanı keşke bu gerçeğin bir farkına varsa dedirten güzellikte bir girişti bence.
Peki çalıştayda ne yaptık?
Gerçekleştirilen açılış konuşmalarının ardından, uzmanlık alanlarına göre ayrılmış tematik çalıştay grupları geleneksel tıpta, kalite ve standardizasyon ve güvenilirliği sağlamak amacıyla; kendi alanlarında kaliteyi belirleyici faktörleri, standart belirlenmesi gereken uygulama ve ürünlerin neler olduğunu ve bu standartların neye göre/nasıl belirlenmesi gerektiğini tartıştılar. Fitoterapi, apiterapi, kupa tedavisi, anadolu halk ilaçları vb. bir çok geleneksel tıp konu başlığı, ayrı ayrı uzmanlar ve sektörel paydaşları tarafından masaya yatırıldı.

Ben hem Aromaterapi Derneği üyesi hem de Türkiye'nin ilk ve tek tıbbi ve aromatik bitkiler online kütüphanesi ÇerçiYusuf.org'u kurucusu olarak, Medipol Üniversitesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Ana Bilim Dalı Başkanı, Aromaterapi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, Eczacı Prof. Dr. Ayten Altıntaş'ın başkanlığını yaptığı Aromaterapi temalı grubun çalışmalarına katkıda bulundum.
Biz Aromaterapi grubu olarak Türkiye'de en yaygın kullanılan ve dolayısıyla standartlarının belirlenmesi azami önem taşıyan 25 uçucu ve 25 sabit yağın belirlendiği ilk oturumu takiben, bu standartların belirlenmesinde kullanılacak bilimsel kaynakları tespit ettik. Aromaterapi alanında kullanılan bitki özlerinin kalitesinde belirleyici rol oynayan diğer önemli noktaların da kapsamlı bir şekilde ele alındığı oturum çıktıları, çalıştay sonunda bir raporla katılımcılara okundu.
Çok acı ve inanması zor olsa da bugün eczaneden aldığımız ürünler bile yeterli denetimden geçmemiş oluyor ve gerekli standartları sağlamıyor. Örneğin geçtiğimiz sene babam bir rahatsızlığı için FDA onaylı bir gıda takviyesini eczaneden almıştı. Babamın anlattığı hikaye ve ürünün ambalajı beni kuşkuya düşürdü. Ufak bir araştırma ile ürüne ait olduğu iddia edilen FDA onayının sahte olduğunu ortaya çıkardım ve yine FDA'in kendi sitesinde ürünü ihbar ettim. Aynı araştırma içgüdüsünün bir sonucu olarak bugün yine taşişli aromatik yağ pazarlayan bir markanın, eczanelerde yaygın olarak satıldığını net bir şekilde söyleyebilirim. Düşünün ki eczanede satılan ürüne bile güvenmenin zor olduğu şu günlerde; aktar, süpermarket ve daha bir çok satış kanalından bu ürünleri alıp şifa niyetine kullanıyoruz.
Bu anlamda bu çalıştaylar ve çalışmalar sonucunda oluşturulacak platformun bir sertifikasyon ve denetim otoritesi olarak hem sektörde hem de toplum sağlığının gelişimine büyük değer katacağını düşünüyorum.
Hemen yeri gelmişken söyleyeyim hile/hurda tespit ettiğiniz, sağlığınızı bozan her tür ürün ve markayı ALO 174 (Gıda) ve ALO 184 (Sağlık) hatlarına ihbar edebilirsiniz. Yalnız lütfen bu yönteme baş vurmadan, yaşadığınız sıkıntının ürün kaynaklı olduğundan ve/ya hile tespitinizin 100% doğru olduğundan emin olun. Sağlık ve gıda sektörlerine çok yakın bir insan olarak; bir çok insanın hayatlarında yaşadıkları can sıkıcı olaylara karşı besledikleri kin ve öfkeyi sağdan soldan çıkartma yöntemi olarak bu hatları kullandıklarını ve/ya düpedüz ahlaksız firmaların (eskiden etik olmayan vs. derdim ama artık kibar olmaya gerek olmadığını düşünüyorum) firmaların haksız rekabete yol açacak şekilde, art niyetle bu hatları yalan ihbarda bulunmak için kullandıklarını biliyorum. İnanın bu saçma sapan başvurular neticesinde boşa mesai harcayan kamu personeli de biliyor... Haklı bir durum varsa bildirin, yoksa kimsenin zamanını ve ödediğimiz vergileri boşa harcamayın lütfen.