top of page
Yazarın fotoğrafıRâna Babaç

Isparta Dünyanın Gül Başkenti Olabilir Mi?


Tıbbi ve aromatik bitkiler her zaman hayatımın bir parçası oldu ama Isparta gülünü (rosa damascena), Ayten hocam sayesinde tanıdım ve sevdim.

Ama sevmek uzaktan “ne kadar güzel” demekle, suyunu geceleri yüzüne gözüne sürmekle olmuyor. Gerçekten sevince insan sevdiğini geliştirmek, iyiye doğru değiştirmek istiyor.

İşte bu duygu ve düşüncelerle; senelerdir geldiğim Isparta’ya, bu sene de Isparta Belediyesi’nin misafiri olarak 1. Uluslararası Isparta Gül Fuarı ve Festivali kapsamında geldim.

Festivalin amacı çok netti. Değerli hocalarım Prof.Dr.Ayten Altıntaş, Prof.Dr. Hüsnü Can Başer, Prof.Dr.Hasan Baydar, Yrd. Doç. Dr. Sabri Erbaş, Prof. Dr. Soner Kazaz ve Prof. Dr. Hasan Özçelik’in katılımlarıyla gerçekleşen çalıştaylarda; Isparta gülü ile üretilen ürünlerin kalitesini yükseltmek, global ölçekte mevcut gül ürünleri pazarını değerlendirmek ve bu festivalin öncülüğünü yaptığı bir turizm hamlesi ile Isparta’nın bir marka kent olarak konumlandırılması konuları geniş bir çerçevede ele alındı.

Senelerdir Ayten hocamla beraber çalışıyorum; bir yandan yazdığı ve gösterdiği kaynak kitapları okuyorum, bir yandan da her Isparta seyahatimizde farklı ölçeklerde tıbbi bitki, gül suyu/gül yağı üreticileri ile tanışıyor, fabrikalarını ve plantasyonlarını ziyaret ediyorum. Hem doğal hem de sentetik hammaddelerle üretim yapan kozmetik markalarının tesislerini inceliyor, kısacası tıbbi ve aromatik bitkiler ama özelikle de Isparta gülü pazarını her yönüyle, her kademede değerlendiriyorum.

Bunca araştırma sonunda ve bu seneki çalıştaylarla beraber vardığım nokta ise şu; Türkiye’de tıbbi ve aromatik bitkilerden yüksek kalitede, katma değerli ürün üreten firma sayısı bir hayli fazla, aynı ve hatta daha yüksek kalitede üretim yapma potansiyeline sahip başka üreticilerimiz de mevcut…

Fakat gerek bu potansiyelin gerçekleştirilebilmesi, gerek kaliteli hammaddenin iç pazarda değerlendirilebilmesi, gerekse tüm bu çalışmaları görünür kılacak, tamamlayıcı bir turizm hamlesi için; devlet, akademi, sanayi ve girişimcilerin üzerine büyük görevler düşüyor.

Tarladan, Amabalaja: Isparta Gülü

Bugün dünyada üretilen 3 ton gül yağının yarısı Türkiye’de, diğer yarısı Bulgaristan’da üretiliyor. İran'da da büyük miktarlarda gül suyu üretimi yapılıyor.

3 ton yağ kulağınıza az gelmiş olabilir ama 1 kg gül yağı üretmek için en az 3 ton gül çiçeği hasat ediliyor. Bu hasat; senede bir kere, Mayıs-Haziran aylarında, her gün ve ideal olarak güneş doğmadan gerçekleştiriliyor. Gül hasat etmek için kullanılan herhangi bir tarımsal makina da yok. Oldukça emek yoğun bir iş anlayacağınız. Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, gül yağının piyasa satış fiyatı - seneden seneye değişmekle beraber - yağın özellik/kalitesine göre 8,000 Euro/kg ile 11,000 Euro/kg arasında değişiklik gösteriyor.

Peki burada kaliteden kasıt nedir?

Kaliteli ürün, ziraatinden son ürüne standartları belli ürün demektir.

Toprağın durumu, bitkinin yaşı, bakımı (gübresi, ilacı vb.), bilinçli hasadı, çiçekler kazanlara doldurulmadan önce fabrikada serilmesi (Prof. Dr. Hüsnü Can Başer, bu işlemin etken maddelerin çözülmesinde önemli bir faktör olduğunu belirtti), damıtım sürecine gösterilen özen (ısı, hijyen, kazan materyali vb.), son ürünlerin steril bir ortamda, yine steril bidonlara el değmeden dolumu; hepsi üretimin kalitesi üzerinde etkili oluyor. Dolayısıyla kaliteli gül ürünleri üretmek söz konusu olduğunda; tüm bu aşamalar üretici tarafında ayrı ayrı takip, özen ve tetkik gerektiriyor.

İyi tarım uygulamaları ile Isparta gülü üreten bir tarım işletmesinin, uyguladığı gübre ve ilaçların kullanım talimatlarına birebir uyması gerekiyor. Organik veya Demeter sistemlerini kullanarak üretim yapan işletmeler sadece izin verilen ilaçları ve bitki besinlerini/gübreleri kullanabiliyor. Bu uygulamaların olması gerektiği gibi gerçekleştirilip, gerçekleştirilmediği ise laboratuvar analizleri ile takip/kontrol ediliyor.

Isparta gülü 50 yaşına kadar yaşayan bir bitki. Isparta gülünün veriminin ve kalitesinin arttırılması için, en fazla 10 senede bir gençleştirilmesi gerekiyor. “Gençleştirmek” bitkiyi toprağa yakın bir seviyeden budamak anlamına geliyor. Fuar sırasında gündeme gelen bu konu, Isparta’da mevcut gül bahçelerinin ortalama yaşının 20-25 olduğunu ortaya koydu. Isparta gülünün kalitesinin iyileştirilmesi için, ticari kaygılar veya bilinçsizlik sonucu ortaya çıkan bu tablonun üzerinde durulması gerekiyor.

Devam edelim… Hasat sezonu Isparta’da gül işçisi bulmak ve çalıştırmak başlıkları da, kalitatif ve kantitatif ayrı ayrı iyileştirme yapılması gereken konular olarak karşımıza çıkıyor. Çalıştaylar sırasında, Isparta’da bugün yeterli sayıda gül işçisi olmadığı için, çiçeklerin bitkiler üzerinde kalarak ekonomik kayıplara sebep olduğunu öğrendik. Bu durumla ilişkili olarak geç hasat edilen çiçeklerin, son ürünün kalite ve verimi üzerindeki belirleyici etkileri konuşuldu. Kantitatif bir sorun olarak görünen gül işçisi konusu, dışarıdan ithal gelen işçinin gül hasadı inceliklerini bilmemesi nedeniyle kalitatif bir soruna dönüşebiliyor. Bu anlamda ihraç edilen işçilere hasat teknikleri ve inceliklerinin öğretilmesi büyük önem kazanıyor. Aynı şekilde gül işçilerinin saha şartlarının iyileştilmesi için yapılması gerekenler de var.

Gül üretim tesislerinde yapılan/yapılması gereken iyileştirmeler de gül ürünlerinin kalitesi üzerinde oldukça belirleyici olabiliyor. Yine fuar sırasında mikrobiyolojik analizlerde ortaya çıkan kontaminasyonların çoğunun, doğru şekilde steril edilmeyen ambalajlardan kaynaklandığını öğrendik. Bu alanda senelerdir ziyaret ettiğim bir organik gül yağı fabrikasının, yaklaşık 100m2’lik bir ek bina inşa ederek; buharla bidon yıkama, alkolle steril etme ve yine insan müdehalesinden uzak steril kurutma odaları kurduğunu gördük. Bu odalardaki her tür işlem steril üniforma giymiş personel tarafından gerçekleştiriliyordu.

Bu noktada şunu da söylemek lazım, belediye Isparta'da üretilen gül ürünlerinin analizlerinin yapılması, üreticiyi zor duruma düşürmeyecek hızda laboratuvar raporlarının hazırlanabilmesi için akredite bir gül laboratuvarı kurmak için kolları sıvamış durumda. "Profesyonel ürünlerle ihracatın önü açılacak, hayalci değiliz hayal ediyoruz.” diyor Belediye Başkanı. Bu çok önemli ve değerli bir çalışma. Umarım en kısa zamanda hem akademisyenlerimizin bilimsel araştırmalarında kullanabilecekleri, hem de Isparta’da üretilen gül ürünlerinin kalitesini tasdik edecek kapasiteye sahip bir laboratuvar kurulur.

Bu zincirin son halkasına geldiğimizde; gül ürünü içeren kozmetik ve gıda markalarımızın pazarlama konusuna kaynak ayırmaları gerekliliği aşikardı. Bu sene fuara katılan firmalar arasında - üç beş tanesi dışında - ne iç, ne dış pazarda Isparta gülünü hak ettiği konuma taşıyabilecek, ne de (kalitesinden bağımsız) ürünleri için talep oluşturabilecek güçte hiç bir marka yoktu. Çoğu markanın ambalajı çok kalitesiz, etiketleri bir orta okul öğrencisinin resim defterinden çıkma gibiydi. Türkiye’de ciddi bir ambalaj ve şişe sıkıntısı var. Biliyorum. Fakat güzel bir etiket ve sunum ile, herhangi bir ürünün kalite algısını yükseltecek iyileştirmeler yapılabileceğini düşünüyorum.

Benim bu fuarda dikkatimi çeken bir diğer konu ise; iç piyasada kaliteli ürüne talep yok noktasından hareket eden üreticinin, kendine bir yurtdışı pazarı bulamadığında - elimizde ürün kaldı - diye şikayet ediyor olmasıydı. Aynı üreticinin kendi ürününü geliştirmek, doğal hammadde konusunda kamuoyunda bilinç oluşturmak ve/ya Türkiye’ye yüksek kalitede bir marka kazandırmak için herhangi bir yatırım yapmıyor veya efor harcamıyor olduğunu gördüm. Halbuki üreticiler ve/ya üretici birlikleri iç pazarı kaliteli hammadde, doğal kozmetik konusunda bilgilendirse, kendi yüksek kalitede ürünlerini/markalarını geliştirseler; Türkiye’de kaliteli kozmetiğe talep oluşturarak pazarlarını genişletebilirler.

Peki Isparta yerli/yabancı turist için hazır mı?

Hayır.

Isparta HARİKA bir şehir.

Tarih, kültür, zanaat, mutfak, göller, dağlar, meyve bahçeleri, tıbbi bitkiler, kozmetik sanayi… Ne ararsanız var. Üstelik Isparta’nın kendisi de yemyeşil, tertemiz de bir şehir.

Peki ne yok?

Belli bir standartta konaklama tesisi sayısı çok az. Bir çok yerin alt yapısı (yol, tuvalet vb.) bir turist akınını kaldıracak kapasitede değil. Isparta’nın zengin mutfak kültürünü, geleneklerini ve göreneklerini temsil edecek konumda, kalitede işletme sayısı da yeterli değil.

Bir diğer yandan Isparta’da Isparta gülüyle üretilmiş kaliteli kozmetik veya gıda bulmak çok güç.

Bahsettiğim gibi dünyanın iki büyük gül yağı üreticisi ülkesinden biriyiz. Ürettiğimizin kaliteli gül yağının çoğu Alman, Fransız, Amerikalı şirketler tarafından satın alınıyor… Isparta’yı bir turist olarak ziyaret ederseniz, bir şişe saf gül suyu veya gerçek gül yağı kullanılarak üretilmiş herhangi bir ürün almanız neredeyse imkansız.

Gül sularının rengi pembe(!), gül “içeren” kozmetik ürünleri yağ veya su bazlı kimyasal krem formüllerine sentetik esans katılarak hazırlanıyor. Gül reçelleri, güllü lokumlar; gıda boyaları katılarak renklendirilmiş, çoğu şeker yerine glikoz şurubu ile hazırlanmış.

Ve maalesef tüm bu ürünlerin üzerlerinde “doğal” yazıyor.

Isparta dünyanın gül başkenti olur mu?

Yukarıda bahsettiğim; iyileştirilmesi ve değiştirilmesi gereken konuların hiç biri Isparta’nın “dünyanın gül başkenti” olması önünde engel değil.

Önce farkındalık, sonra istek, sonra da doğru yatırımlarla; Isparta, tüm bu eksilerini tamamlayacak, tarımını, sanayisini ve turizmini daha ileri taşıyacak güce sahip.

Daha da önemlisi Isparta insanı çok açık yürekli, paylaşımcı, ileri görüşlü ve çalışkan. Devamlı kendini geliştirmek istiyor ve geliştiriyor. Zorluklardan yılmıyor. Vaz geçmiyor. Çalışıyor.

5 senedir Isparta’ya gidiyorum, tek bir seyahatim olmadı ki; akademide, sanayide, kamuda tanıdığım, tanıştığım insanlar yaptıkları işi bambaşka bir boyuta taşımamış olsun…. Bir kere ben Isparta kadar akademi ve endüstrisi iç içe bir şehir daha görmedim.

Ispartalı dostlarım kendilerine fazla yükleniyorlar ama ben her Isparta seyahatim sonrası; başarılanları görerek, bir sonraki ziyaretimde karşılaşacaklarımın merakı ile heyecan ve enerji yüklenmiş bir şekilde eve dönüyorum.

Ben Isparta’nın; bürokrasisi rahatlamış, istikrarlı bir Türkiye'de; enerjisi, insanı ve doğal kaynakları ile seneye bile dünyanın gül başkenti olabileceğini düşünüyorum.

Çünkü herkes herşeyin çok farkında, istekli ve çalışkan.


bottom of page