Japonların Kadim Beslenme Sırrı

Kitabın yazarı 63 yaşındaki Dr.Yoshinori Nagumo. Dört nesildir doktor olan bir aileden geliyor. Uzmanlığı meme cerrahisi ve kendi alanında ülkenin önde gelen isimlerinden. Dr.Nagumo mesleğini aktif olarak icra etmenin ötesinde; Japonya'dan Çin'e ve Kore'ye dört farklı tıp fakültesinde öğretim görevlisi olarak da çalışıyor.
Dünyayı kasıp kavuran kitabının adı "Japonların Kadim Beslenme Sırrı" fakat Dr.Nagumo sağlıklı yaşamak ve genç görünmek için yapılması gerekenlere ilişkin tavsiyelerini, güncel bilimsel çalışmalara referans vererek anlatıyor.
Peki neden kitabın adı "Japonların Kadim Beslenme Sırrı"? Çünkü Japonya'da asırlardır süre gelen beslenme geleneği diyor ki;
"Yemek yemek için karnının guruldamasını bekle."
Karın neden guruldar?
Tüm memelilerin ince bağırsak girişinde yiyecek bekleyen sensörler vardır. Belli bir süre boyunca mideden ince bağırsaklara yiyecek geçmediği durumda, ince bağırsaklar "motilin" denilen bir hormon salgılar. Bu hormon midede kasılmalara ("açlık kasılması") neden olarak, mide içerisinde kalmış olabilecek yiyecek parçalarını ince bağırsağa getirmeye çalışır. Bu sırada çıkan seslere ise mide gurultusu denir.
Ve güncel bilimsel araştırmalar da gösteriyor ki; aç olduğumuzda aktive olan bir takım yaşama gücü genleri, sindirim sistemimize besinlerden azami enerjiyi çekmeleri için emir veriyor ve aynı genler adeta bütün vücudumuzu tarayarak hücrelerimizi onarıyorlar. Bu şekilde, bin yıllar boyunca kötü hava şartlarında ve besin bulamadığı durumlarda hayatta kalmaya programlı vücudumuz, kendini yenileyerek gençleşiyor.
Çok şüpheci bir insan olarak bilimsel veri tabanlarında "yaşama gücü genleri" ile ilgili yapılmış çalışmalara ve bu çalışmalarla ilişkili makalelere bir göz attım. Dr.Nagumo'nun referans verdiği genlerin çalışma mekanizmalarını detaylı olarak incelemeniz için, bu makaleleri yazının en altında bulunan referanslar listesinde paylaşıyorum.
Aç kalmak neden sağlıklı?
Yaklaşık 15 yıl önce "günde tek öğün" beslenme alışkanlığını edinen Dr.Nagumo, o dönemde çeşitli kişisel problemler nedeniyle normalde sahip olması gereken vücut ağırlığının 20 kilo üzerindeymiş ve kalbinde ritim bozukluğu varmış. Diyet yapmak zor geliyormuş, zoraki spor yapmak ise iştahını açmış. Tekrar sağlığına kavuşma refleksiyle Japonların "Bir kap çorba, bir kap yemek" disiplinini benimsemiş olan Dr.Nagumo, bugün 63 yaşında ama taş çatlasın 40'larında görünen bir cerrah.
Kitabında üç öğün beslenmenin 100 senelik bir geçmişi dahi olmadığına dikkat çeken Dr.Nagumo, 170,000 yıllık tarihinde insanoğlunun karnını doyurana kadar yemek yediği hiç bir dönem olmamıştır diyor. Dolayısıyla evrimsel süreçte hayatta kalmak için bulduğu az miktarda gıdadan azami besini almak zorunda kalmış olan insanoğlunun, tam da bu işlevi yerine getirmeye programlı "yaşama gücü genleri"ne sahip olduğuna dikkat çekiyor.
Bunlardan biri az miktardaki besin maddesinden azami enerji edinmeye programlı "Tutumluluk Geni", bir diğeri ise "Gençlik Geni"(Sirtuin) diyor ve bu genlerin sadece aç kaldığımızda aktive olarak vücudumuzu beslediğini ve yenilediğini açıklıyor.
Bir diğer yandan insanoğlunun özellikle son yıllarda artan bir sıklıkta mücadele etmek zorunda kaldığı; kanser, beyin kanaması, diyabet gibi rahatsızlıkların ise aşırı ve yanlış beslenmeden kaynaklandığını söylüyor. Son bir kaç yüzyıl hariç, hiç bir dönemde bu kadar çok besin ile başa çıkmak zorunda kalmayan bedenimizi, çok yiyerek zehirlediğimizi anlatıyor.
Özellikle değindiği bir diğer konu ise beyin ve zihinsel performans. Çocukluk yılları itibariyle hücre üretiminin azaldığı ve durduğu düşünülen beyinde 100-200 milyar arası hücre olduğu ve her gün bu hücrelerin onbinlercesinin öldüğü tahmin edilmekte. Fakat yapılan yeni araştırmalar, normal şartlarda geri kazanımı mümkün olmadığı düşünülen beyin hücrelerinin, tek bir durumda üretilebileceğini kanıtlanmış. Bu da yaşama gücü genlerinin çalıştığı "açlık ve soğuk" gibi, hayatta kalma refleksinin aktive olduğu durumlar.
En güzel menülerin sade menüler olduğuna ve tükettiğimiz gıdaların ise mümkün olduğu kadar bütün olarak (tam tahıl, kabuklu meyve*, bütün olarak yenilen küçük balıklar vb.) tüketilmesi gerektiğine değinen Dr.Nagumo sadece gerçekten acıktığımızda yediğimiz, tıka basa midelerimizi doldurmadığımız ve tam gıdalarla beslendiğimiz durumda 52 gün sonra (çünkü vücudun tüm hücreleri 52 günde yenilenirmiş) ideal kilomuza ulaşacağımızı ve sağlıklı bir dış görünüşe kavuşacağımızı söylüyor.
Genç ve güzel bir görünümün, vücudun iç sağlığının göstergesi olduğunu belirten Dr.Nagumo, iç organları düzgün bir şekilde çalışan ve iyi bir kan dolaşımına sahip insanların bellerinin inceleceğini ve ciltlerinin parlayacağını söylüyor. Dr.Nagumo'ya göre sağlıklı bir yaşam sürmenin ve genç kalmanın tek sırrı beslenme alışkanlıklarıyla da ilgili değil.
Bedensel açlık vs. ruhsal açlık
"Siz günlük hayatınızda mutlu değilseniz bunun nedeni bir amacınızın olmamasıdır. Ne için doğup ne için yaşadığına dair farkındalığı olmayanlar sadece etrafındaki "zevklere" odaklanır ve mutsuz olurlar. Yaşamda bir amacı olanlar ise bugünü ihmal etmez, her günü aynı ciddiyetle yaşarlar".
Kimileri hayatlarındaki değersiz zorlukları amaç edinir, aradıkları takdir ve tatminin yokluğunda mutsuz olurlar. Kimileri kendilerine ait olmayan hayatları yaşayacağım diye kendilerini oradan oraya atarken, boş mücadeleler içerisinde geçen zamanı fark edemez, huzursuz bir arayış sarmalında takılır kalırlar. Kimileri modern zamanların dayatması sosyal medya beğenileri, profesyonel ünvanlar ve büyük koltukların cazibesine kapılır, tırmanacak merdiven ve kazanacak bir takipçi kalmadığında, para harcar gibi harcadıkları hayatlarının boşluğuna düşerler.
Beyin ise bu muazzam zihinsel yükü taşımak için tek gıdası olan şeker tüketimini serotonin salgılayarak ödüllendirirken, mutsuzluk kaynaklı aşırı şeker tüketimi bedeni her gün zehirler diyor Dr.Nagumo. Üstelik bu sarmallardaki insanlar zihinlerini meşgul eden olumsuz seslerden, hücre yenilenmesinin kilit gereksinimlerinden olan rahat uykuyu da uyuyamazlar.
[ Olumsuz iç sesle yaşamak o kadar önemli ve gerekli bir yeti haline geldi ki, artık psikoloji uzmanları bu konuya özel programlar geliştirmeye başladı. Vivi Soryano'dan örnek bir programa buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. ]
Dolayısıyla sağlıklı ve uzun yaşamanın; yalnızca bir beslenme ve uyku matematiği değil, insanın kendini dinleme ve kendi ile çalışma egzersizi de olduğu anlatılıyor kitapta. Bu süreçte iştah ve yeme içgüdüsü her zaman bedenin sesi değil, çoğunlukla doymamış ruhun talepleri şeklinde kendini gösterir diyor Dr.Nagumo.
Dr.Nagumo, kompleks psikolojik süreçlerde veya basit günlük stres/can sıkıntısıyla mücadelede de ancak bedenimizin gerçek sesini dinleyerek (karın gurultusunu) ne zaman acıktığımıza karar verebileceğimizi söylüyor.
Ben Dr.Nagumo'nun tavsiyelerini uyguluyor muyum?
1. Günde tek öğün veya sade öğenlerle beslenin.
2. Sebzeleri kabukları, yaprakları ve kökleriyle tüketin. Tam tahıl ürünleri yemeyi tercih edin.
3. 22:00 ile 02:00 arasında uyuyun.
Ben kitabı okuduğumdan beri - yani yaklaşık bir aydır - Dr.Nagumo'nun tavsiyelerini uyguluyorum ve kendi hayatımda kitapta anlatılanlar sonuçların bir kısmını bire bir tecrübe etmeye başladım bile.
Bir kere çeşitli nedenlerde ne kadar kilo versem de bir türlü gitmeyen basenlerim inceldi. Sabahları çok daha rahat uyanmaya başladım. Artık kendimi daha hafif hissediyorum. Enerji seviyem - normalde de pek düşük değildir ama - yükseldi, en azından genel performansım arttı diyebilirim...**
Bu yazıyı sonlandırırken Dr.Nagumo'nun tavsiyelerin 3. maddesine ("Saat 22:00 ile 02:00 arası uyuyun") kefil olarak sözlerimi tamamlamak istiyorum...
Bu çok değerli uykuyu alırsanız güzelleşiyor ve güç kazanıyorsunuz. Gün içerisinde performansınız artıyor. Çelik gibi sinirleriniz oluyor. Hayat kaliteniz hissedilir bir şekilde yükseliyor.
Ben özel günler ve ufak kaçamaklar hariç mutlaka saat 22:00'de yatıp uyumaya çalışıyor ve bu davranış biçiminin yukarıda belirttiğim tüm faydalarını görüyorum.
Herkese tavsiye ederim. Deneyin siz de göreceksiniz.
NOTLAR:
* Dr.Nagumo kabuğuyla yiyeceğimiz meyvelerde seçici olmamız gerektiğine dikkat çekiyor. Örneğin süpermarketlerde sıkça karşımıza çıkan; güzel görünmeleri ve dayanıklı olmaları için çeşitli mum ve kimyasallarla kaplanan meyveleri kesinlikle kabuğuyla yemememiz gerektiğinin altını çiziyor.
**Dr.Nagumo tavsiyelerinin istisnalarını kitapta ayrıntılı bir şekilde açıklamış. Dolayısıyla bu konu ilginizi çektiyse lütfen bu yazı üzerinden değil kitabı okuduktan sonra bahsi geçen tavsiyeleri uygulama/uygulamama konusunda kararınızı verin.
REFERANSLAR:
Bishop, N.A & Guarente, L. (2007) "Genetic links between diet and lifespan: shared mechanisms from yeast to humans" Nature Reviews Genetics volume8, pages835–844
Bellizzi, D., Rose, G., Cavalcante, P., et. al. (2005) "A novel VNTR enhancer within the SIRT3 gene, a human homologue of SIR2, is associated with survival at oldest ages" Genomics, Volume 85, Issue 2, p. 258-263
Dhurandhar EJ, Allison DB, van Groen T, Kadish I (2013) "Hunger in the Absence of Caloric Restriction Improves Cognition and Attenuates Alzheimer's Disease Pathology in a Mouse Model" PLoS ONE 8(4): e60437.
Qiu, X., Brown, K.V., Moran, Y. & Chen, D. (2010) "Sirtuin regulation in calorie restriction" Biochimica et Biophysica Acta (BBA) - Proteins and Proteomics, Volume 1804, Issue 8, Pages 1576-1583
Nagumo, Y. (2012) "Japonların Kadim Beslenme Sırrı" Doğan Novus. İstanbul Sinclair, D., & Guarente, L. (2006). "Unlocking the Secrets of Longevity Genes" Scientific American, 294(3), 48-57.