Saraylar, Hamamlar, Parfümler... Urfa'da Sihirli Bir Keşif Gezisi
Daha kimsenin görmediği arkeolojik kazı alanlarında antik çağdan kalma parfüm şişeleri bulduğumuz sıradan bir hafta sonu daha geride kaldı... Benim aklım, kalbim ve ruhum ise hala Harran'da.
Neolitik Çağ’dan Babillere, Asurlara ve Akatlara, Roma İmparatorluğu’ndan İslam'ın Aydınlık Çağına; kat kat, höyük höyük; saraylar, kaleler, hamamlar, pazarlar ve çeşitli yerleşim yapıları saklıyor Harran platosu. Sadece elinizle azıcık toprağın üzerini sildiğinizde paha biçilemez bir arkeolojik buluntuya rastlayacağınız yerler buralar. Işığı bile gerçekten bambaşka bu coğrafyanın.
Suriye’de devam eden savaşın gölgesinde, büyük bir ilgi, sevgi ve özveri ile çalışan insanlar var burada. Peki neden buradalar?
Harran o kadar özel bir yer ki. Nuh Tufan’ından sonra kurulan ilk kentler arasında gösterilen Harran, Mezopotamya uygarlığını temsil eden medeniyetin de beşiği diyebilirim. Harran’ın asıl birikimi ise tarih öncesi, ilk çağ ve İslami dönemde önemli bir ilim, irfan ve bilim merkezi oluşundan geliyor.
Dünyanın ilk üniversitesine ev sahipliği yapan Harran, zaman içerisinde; Bizans’ın Atina Okulu’nu kapatması, İskenderiye okulunun devrini tamamlaması ve meşhur Antakya Eskül Okulunun gözden düşmesi ile dönemin kıymetli bilim insanlarının buluşma noktası olmuş.
Pagan bir ekolün temelleri üzerine kurulan Harran okulu; tıp, matematik ve astronomi başta olmak üzere, Pisagorcu ve Eflatuncu felsefe, din ve dil çalışmalarının yapıldığı önemli bir merkez haline gelmiş.
Harran bilim insanları ayrıca İslam tarihinin ilk yüzyıllarında Yunanca ve Süryanice'den yaptıkları tercümeler ile bilim tarihinde kendilerine özel de bir yer edinmişler.
13.yy’da Moğolların bu bölgeye gelip üzerinde dam olan her şeyi yakma ihtiraslarıyla yerle bir olan ve zamanla toprak altında kalan bu büyük dünya mirası daha ancak bugün yeniden keşfediliyor.
Bu gezide değerli Arkeolog Prof. Dr. Mehmet Önal’ın kazı başkanı olduğu dünyanın ilk üniversitelerinden Harran Üniversitesi ve çevresindeki ticari yerleşim alanının kazı çalışmalarını, yerinde izleme şansı elde ettim. Prof. Önal’dan mücevher gibi bilgiler edindim, keşiflerini, deneyimlerini ve ihtiyaçlarını öğrendim.
"Harran" diye yazdığınız zaman medyada oldukça sık paylaşıldığına şahit olacağınız Ulu Cami’nin doğusunda yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında ortaya çıkartılan hamam, su kuyusu, sarnıç, tuvaletler ve abdest alma yerlerini ziyaret ettim; dikdörtgen ve kare planlı dükkanların bulunduğu çarşı alanında seramik, cam ve metal eşyaların yoğun olarak bulunduğu ve bu bulgulara göre arkeologlar tarafından seramik, cam, baharat dükkanının ve bir parfümerinin var olduğu bilgisine ulaşılan kısımları inceledim. Daha önce yüzlerce parfüm ve ilaç şişesinin bulunduğu bir alanda ben de bir iki parfüm şişesi tespit etme şansını yakaladım - ki “şans” o kadar yetersiz kalıyor ki bu tecrübeyi aktarmada, anlatamam!
Fakat tabi burada daha yapılacak çok iş var! Kocaman bir medeniyetin yüzyıllardır toprak altında kalmış, bilim ve kültür mirasından bahsediyoruz. Ben şu sıralarda elimde bir sponsorluk dosyası, kazı ekibinin ihtiyaçları konusunda çeşitli ilaç şirketleri ve holdingler ile görüşüyorum. Bu kazının hızlandırılması ve halihazırda toprak altındaki eserlerin bilim dünyasına kazandırılması için bir şeyler yapabilirsem ne mutlu bana.
Umarım ki Harran da en kısa zamanda Göbeklitepe gibi - doğru bir özel sektör işbirliği ile - hem ülke turizmine kazandırılır, hem de buradaki gizemler bilim insanları tarafından hikayeleştirilerek herkesin ulaşabileceği yayınlara dönüşür.