top of page

Parfüm Teknolojileri: Headspace



Bugün bir parfümörün paletinde 3000'in üzerinde koku kimyasalı olduğunu, bunların da kimi kaynaklara göre 250, kimi kaynaklara göre ise 300 küsür kadarının doğal olduğunu biliyoruz.


Doğalını anladık, peki bu sentetik kokular nereden çıkıyor? Bugün bu sorunun cevaplarından bir tanesini konuşacağız...


Dünyanın en büyük koku ve aroma şirketlerinden IFF'in 1980'lerde geliştirdiği Headspace teknolojisini.


Doğal hammaddelere baktığımız zaman, bazı bitkilerden bu kokuları elde etmek;

  • narin yapılarından dolayı kimi zaman teknik olarak imkansız,

  • yağ verimleri düşük olduğu için kimi zaman ticari olarak mantıksız,

  • nesli tehlike altındaki türlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için ise kimi zaman kesinlikle hayata geçmemesi gereken

...bir faaliyet olabiliyor.


Düşünün bir; kimi güzel kokulu çiçekler var ki dünyada sadece 100'ün altında bireyi kalmış, kimi çiçekler var ki tonlarca taç yapraktan belki 1kg uçucu yağ elde ediyorsunuz.


Başka bir konu ise bitkisel hammaddenin koku profillerinin şişeye bozulmadan, olduğu gibi aktarılması...


Mevcut damıtma ve özütleme tekniklerinde kullanılan basınç, ısı, kimyasal çözücü vb. değişkenler; bitkisel materyalin hasatı ile özüt üretimi arasında geçen süre ve süreçler; ve hatta hatta çiçeklerin plastik kasalarda taşınması (vs. çiçeklerin saz sepetlerle taşınması) gibi ince ayrıntılar dahi - kimi türlerin kokularının istenilen sonuçlarla özütlenmesini mümkün kılmıyor.


İşte tüm bu nedenlerle bugün havadaki kokuyu ("headspace"), kimyasal formüllere dönüştürmeye yarayan - benim de temelindeki fikrin sadeliğine ve güzelliğine hayran kaldığım - bir teknoloji kullanılıyor: headspace teknolojisi.


Bugün kameralarımız ve akıllı telefonlarımız, görüntü ve sesi nasıl kaydediyorsa - headspace teknolojisi de havadaki kokuyu - bir anlamda kaydediyor diyebiliriz. Detaylı olarak başka bir zaman yazacağım fakat headspace teknolojisinde temel olarak kokusu "taranmak" istenilen obje, cam bir fanusun içerisine yerleştiriliyor. Bu fanustaki koku molekülleri vakumlanarak gaz kromatografisine gönderiliyor ve o anda o objenin etrafa saçtığı koku bu cihazın verdiği raporlardan analiz ediliyor. Kısacası havadaki koku, kimyasal bir formüle dönüşüyor.


Bu teknolojinin başka ilginç bir özelliği ise sadece materyallerden değil, mekanlarda da aynı analizi yapabiliyor olması... Bir semt, bir kilise, bir tapınak ve baharın ilk günlerinde bir bahçe kokusunu bir şişeye doldurmak istiyorsanız, yine bu teknolojiden faydalanabiliyorsunuz.


Bu arada takdir edersiniz ki, bu kadar zarif ve başarılı bir teknoloji ortaya çıktıktan sonra, dünyanın bütün dev koku-aroma şirketleri de kolları sıvıyor... Aynı teknolojiyi farklı havalı isimlerle geliştiriyor ve kullanmaya başlıyorlar; Aromascope (Takasago), Jungle Essence (Mane) NaturePrint (Firmenich) ve ScentTrek (Givaudan).


Parfüm tasarımının bilim ve sanatı bir araya getirdiği hep söylenir, headspace teknolojisi ve kardeşleri de tam olarak bu ifadenin vücut bulmuş halleri diyebiliriz.

Kimyasal mı dedim?!


Bu noktada siz sormadan hemen söyleyeyim...


Tabi ki elde ettiğiniz kompozisyon kimyasal bir formül ve bu formülün inşasında ağırlıklı olarak sentetik hammaddeler ve kimi zaman da doğal izolatlar kullanılıyor.


Sentetik kokuların biyolojik varlığımız üzerinde etkileri var mı?

Tabi ki var.


Zararları var mı?

Evet, zararlı kimyasallar da var.


Fakat 100% bir kimya fobisine girmeden şunu düşünmenizi isterim - sayılar farklı farklı kaynaklara göre değişse de derler ki; bir insan evinden dışarı adım attığı an itibariyle en az 50 farklı koku ile muhattap olur.


Bu çok ciddi ve özellikle büyük şehirlerde yaşayanlarımız için hayatımızdan çıkartması zor bir sayı. Düşünün ki kokusuz tuvalet kağıdınızdan, kullandığınız tükenmez kaleme kadar bir çok aklınıza gelmeyecek günlük kullanımdaki ürün içerisinde parfüm var.


Peki ne yapabilirsiniz?


Bu konuda düzenli olarak çalışan gurupların sitelerinde söz konusu kimyasalların hem vücudumuz ve hem de çevre üzerindeki etkilerini öğrenebilirsiniz. Hangi ürünler ne kadar riskli, hangi ürünler klinik çalışmalar sonucunda aklanmış - bu sitelerden kullandığınız ürünleri denetleyebilir, alternatiflerini araştırabilirsiniz.


Hızlı bir referans olması adına aşağıda "Campaign for Safe Chemicals" sitesinin parfüm satın alırken içerisinde olmamasına dikkat edin diye hazırladığı "Kırmızı Listeyi" de paylaşıyorum sizlerle...




Bir diğer yandan "doğal demek de zararsız demek değildir". Bir ürün doğal diye 100% güvenle kullanabiliriz, bize hiç bir şey yapmaz diye bir şey de yok.


Şöyle düşünün; suyu bile çok içerseniz sizi hasta eder. Ben lisedeyken sınıf arkadaşlarım yemekhanede su içme yarışı yapmışlardı. Kazanan arkadaşımızı 4 sürahi suyu içtikten sonra - su zehirlenmesinden(!) - o gün revire kaldırdık. O hafta bir daha da görmedik.


Anlayacağınız söz konusu fito-kimyasallar (bitki kökenli kimyasallar) dahi olsa hangi amaçla, ne kadar tükettiğiniz yarar-zarar dengesini aleyhinize veya lehinize değiştirebiliyor.


Doğa ve Doğal Arasındaki Karmaşık İlişki


Bu konuda sizleri farklı bir bakış açısı ile de tanıştırmak isterim; bugün dünyada koku ve aroma talebine baktığımız zaman, bu talep korumaya çalıştığımız doğanın veya savunucusu olduğumuz doğalın, kendisi yok olmadan bize sağlayabileceği bir miktar gibi durmuyor maalesef.


Dolayısıyla headspace ve kardeş teknolojilerinin hayatımıza girmesi ile her geçen gün doğala yakın kokuları üretebilme kapasitemiz, koku-aroma şirketlerinin ciddi bir şekilde tüketilen doğal kaynaklara ve nesli tehlike altındaki türlere olan bağımlılığını da azaltıyor.



Dünyanın en büyük koku aroma şirketlerinden IFF’in ürettiği ve sattığı aroma kimyasalı Helional, bir tür tropik defne ağacının (Sassafras albidum) kökünden özütlenen, samansı bir kokuyu taklit ediyor.


Doğal sassafras, parfüm ve sabun kokusu olarak çok rağbet gördüğü için, bir dönem Asya ve Latin Amerika'da bu ağaçlar köylüler tarafından plansız, kontrolsüz ve aç gözlüce kesilirken, IFF'in verilerine göre sentetik Helional'in piyasaya sürülmesinden sonra her yıl 110,000 ağacın hayatı kurtuluyor.


Dolayısıyla headspace gibi teknolojiler sonucunda tasarlanan ve üretilen sentetik moleküller, doğanın talanının veya doğada bireyi azalmış, nesilleri tehlikede olan türlerin yok olmasının da önüne geçebiliyor.


Hal böyle olunca da bu teknolojinin tasarımsal zerafetinin yanında, doğa için hizmet ettiği fonksiyon da beni çok mutlu ediyor.


Kesin ve Keskin Çizgilere "Hayır"


Anlayacağınız hayatta hiç bir şey siyah ve beyaz değil.


Ve çizmemeliyiz de...


Ben özellikle son 3 senedir, eşimin alerjileri nedeniyle ev kimyasalları kullanımımı minimuma indirdim. Kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinde de doğal içerikli ürünler kullanmayı tercih ediyorum. Kokusuz, koruyucusuz, raf ömrü kısa ama basit formülleri seviyorum. Şampuan, el kremi, vücut yağı ve losyonu gibi ürünleri kokulandırmada - her bir uygulama özelinde, güvenli kullanım yüzdelerini (IFRA, ISO vb) araştırarak seçtiğim uçucu yağlar kullanıyorum.


Bununla beraber hala sevdiğim bir iki parfüm tuvalet masamın üzerinde duruyor, anneanne usulü dışarı çıkacağım özel günlerde kullanıyorum :) İçerisinde şurup-aroma olan kahveler içiyorum.


Kısacası konuya gerçekçi bakmak gerektiğini düşünüyorum. Tüm eğitimlerimde mümkün olduğu kadar dengeli bir bakış açısı vermeye çalışıyor, hiç bir "kampın" fanatiği olunmaması gerektiğini vurgulamaya çalışıyorum.


Bugün headspace'in ne olduğunu konuştuk, konuyla ilgili bir sonraki yazım bu teknolojinin ortaya çıkış hikayesi ve çalışma prensibi üzerine olacak.


Herkese güzel haftalar!


Aşağıdaki minik videomu izlemeden gitmeyin! :)



bottom of page