top of page

Yaban Hayatı Kurtarmak Bizim Elimizde


Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın (WWF Türkiye) 2015 verilerine göre, dünya üzerindeki memeli, sürüngen, kuş, amfibi ve balık gibi yabani hayvanların sayısı son 40 yılda yarı yarıya azaldı.

WWF'nin tespitlerine göre, insanlar çarpık kentleşme, otoyol, tren yolu, limanlar ve hava limanları gibi ulaşım ağları ve çevre kirliliğine neden olan sanayileşme ile hayvanların yaşam alanlarına giderek daha çok girdi. Bu eşsiz gezegende insanoğluna zimmetlenen hayvanlara yaşayabilecekleri hatta saklanabilecekleri alan kalmadı. İnsan ve yabani hayvan karşılaşmalarında çoğunlukla zarar gören taraf ise hayvanlar oldu.

National Geographic tarafından 2011'de "Yılın Kaşifi", dünyada "Risk Alan" tek Türk seçilen, TÜBİTAK Özel Ödülü’nü alan ilk biyolog ve en genç kişi olan Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu, AA muhabirine, insan eliyle yok olmanın eşiğine gelen türleri kurtarmanın yollarını anlattı.

Aynı zamanda Utah ve Koç Üniversiteleri Öğretim Üyesi ve KuzeyDoğa Derneği Başkanı olan Şekercioğlu, Türkiye'de tahminlere göre, 80 bin hayvan türü olduğunu ama bunların sadece üçte birinin bilindiğini, soyu tükenmekte olan çok sayıda tür olmasına rağmen halen keşfedilmeyi bekleyen 50 binden fazla tür olduğunu söyledi. Şekercioğlu, yaban hayatı içindeki bitkilerin daha iyi bilindiğini ve Türkiye'deki yaklaşık 10 bin 500 bitki türünden 3'te 1'inin endemik olduğunu ifade etti.

Soyu tehlikede olan yüzlerce tür olduğunu vurgulayan Şekercioğlu, şöyle devam etti:

"Örneğin kadife ördek, küçük akbaba, çizgili sırtlan, yağ balığı, leopar, bozkır kartalı, yaban keçisi, dikkuyruk ördeği, Apollo kelebeği, yelkovan, Toros kurbağası, üveyik, alaca sansar, Bendimahi kertenkelesi, kelaynak, dağ ceylanı, sürmeli kızkuşu, Akdeniz foku, Kafkas engereği, Van çoprabalığı ve 2010'da keşfedilen, dünya dağılımı İstanbul yüz ölçümünün sadece yüzde 5’i olan İstanbul çalı çekirgesinin türü tehlikede.

Dört tatlı su balık türümüzün soyu tamamen tükendi, 396 canlı türümüzün soyu küresel çapta tehlikede ve 127 türümüzün soyu küresel çapta tehlikeye girmek üzere. On binlerce hayvan türümüzün durumu ile ilgili bilgi yok. Bu, özellikle de böcekler ve diğer omurgasız canlılar için geçerli. Bilinen yaklaşık 28 bin hayvan türümüzün sadece bin 860'ının durumu değerlendirildi. Yani yüzde 93'ünün durumu belli değil. Değerlendirilmiş hayvan türlerimizin dördünün soyu tükenmiş, 286'sının soyu küresel çapta tükenme tehlikesi altında ve 104 türün soyu tehlikeye girmek üzere. Yani değerlendirilmiş hayvan türlerimizin yüzde 21'inin durumu kötü."

Şekercioğlu, 10 bin 500 bitki türünün sadece 712'sinin durumunun küresel çapta değerlendirildiğini ve yüzde 94’ünün durumunun belli olmadığını, bunların 108'inin soyunun küresel çapta tehlikede, 23 türün soyunun tehlikeye girmek üzere olduğunu dile getirdi.

Bitki türlerinin yüzde 18'inin durumunun kötü olduğunu vurgulayan Şekercioğlu, şunları anlattı:

"Türkiye’de olduğu tahmin edilen 12 bin mantar türünün sadece ikisi değerlendirilmiş, onların da soyu tehlikede. Ülkemizde yaşadığı tahmin edilen 100 binden fazla mantar, bitki ve hayvan türünün çoğu daha tanımlanmamış durumda ve bilinen türlerin yüzde 95’inin ise soyunun tehlikede olup olmadığını bile bilmiyoruz.

Biyoçeşitlilik ve ekolojik araştırmalarımızı 20 kat arttırmamız gerekiyor ve bu da ilgili devlet kurumlarının 20 kat daha fazla bütçe ayırması demek. Ülkemizde korunan alan yüz ölçümü, dünya ortalamasının çok altında. Korunan alanlarımızın bir çoğunu korumak için yeterli personel yok. Hem kati korunan alan (IUCN I ve II seviye) yüz ölçümünün hem de koruma personelinin 10 kat artması lazım. Yaban hayatını kurtarmak bizim elimizde.''

Türkiye Biyoçeşitlilik Zengini Bir Ülke

Şekercioğlu, Türkiye'nin tüm dünyadaki 35 biyoçeşitlilik sıcak noktasının üç tanesi (Akdeniz, Kafkasya ve Anadolu-İran) tarafından neredeyse tamamı kaplı olan tek ülke olduğunu belirtti.

Türkiye'nin hayvan türü açısından da muazzam bir zenginliği olduğunu vurgulayan Şekercioğlu, ''Muazzam bir zenginlik ama hayvan türlerimizin çoğu keşfedilmeyi bekliyor. Türkiye’de olduğu tahmin edilen 80 bin hayvan türünün neredeyse üçte ikisi daha keşfedilmedi. Tanımlanmış 28 binin üzerinde hayvan türümüz var. Bunların 22 binden fazlası böcek, bin fazlası örümcek, 2 bin 683’ü deniz omurgasızı ve 825'i kara ve tatlısu karındanbacaklısı. 1600 türe yaklaşan omurgalı türümüzün 700’den fazlası balık, 483’ü kuş, 172’sı memeli ve 165’i sürüngen, kurbağa ve semender türü. 11 bin bitki türümüzün üçte biri dünyada sadece Türkiye’de bulunuyor.'' bilgisini paylaştı.

Avrupa'da en çok kuş türü üreyen ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatan Şekercioğlu, şu bilgileri verdi:

''Ülkemizde görülen 483 kuş türünden 350'si bu topraklarda ürüyor. Çok kritik kuş göç yollarının ve 3 kıtanın kesiştiği yerdeyiz. Örneğin Iğdır’da keşfettiğim Aras Nehri Kuş Cenneti'nde sadece 10 kilometrekarede 12 yılda 288 kuş türü kaydettik.Türkiye kuş türlerinin yüzde 60'ı, Doğu Anadolu'nun en zengini olan Iğdır Aras Nehri Kuş Cenneti'nde. Burada halka, uydu verici ve coğrafi takip cihazı taktığımız kuşların, 3 kıtada düzinelerce ülkeden gidip geldiğini ispatladık. Ülkemizde küresel çapta önemli birçok diğer sulak alan var ama çoğu gerektiği gibi korunmuyor.''

"Kaçak avcı sayısının 3 milyonu aştığı tahmin ediliyor"

Çağan Şekercioğlu, Türkiye'nin yaban hayatı konusunda en büyük sorunlarından birinin de kaçak avlanma olduğunu ve kaçak avcı sayısının 3 milyonu aştığının tahmin edildiğini aktardı. 2017'de Türkiye’de kaçak avlanan 7 bin 20 kişiye 5,5 milyon lira ceza kesilmesinin önemli bir gelişme olduğuna vurgu yapan Şekercioğlu, ''Bin 687 avcı derneği ve 227 bin 606 lisanslı avcı var ama kaçak avcıların sayısının 3 milyonu aştığı tahmin ediliyor. Bunlarla mücadele eden 650 kadar görevli var. Yani her görevlinin yakalaması gereken 4 bin 600 kaçak avcı bulunuyor. Kaçak avcıların yakalanması konusunda en iyi haber ise 'Orman ve Su İşleri Bakanlığı personelinin sosyal medyayı takip ederek, yaptıkları katliamları sergileyen kaçak avcıları yakalaması' oldu.'' şeklinde konuştu. Şekercioğlu, Türk halkının son yıllarda hayvan katliamlarına karşı daha duyarlı olduğunu ve bu konuda ciddi anlamda bireysel çaba gösterdiğini görmekten memnuniyet duyduğunu belirtti.

Katliamları gören vatandaşların da Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne bunları ihbar etmesinin çok önemli olduğunu dile getiren Şekercioğlu, "Devlet ve genel avlaklarda haftanın 7 günü olan avlanma süresinin 3 güne indirilmesi de güzel bir gelişme. Ancak halen küresel çapta soyu tehlikede olan bazı türlerin avlanmasına devam ediliyor. Örneğin her avcı 5 üveyik avlayabiliyor ama bu kuşun soyu küresel çapta tehlikede.'' diye konuştu. Şekercioğlu, av kotalarının belirlenmesinde, biyolog ve yaban hayatı uzmanlarından ziyade avcıların sözünün dikkate alındığını, bilimsel verilere dayanmayan bu yanlış bilgilerin ise av kotalarını etkilediğini belirtti.

Neredeyse hiçbir av türünün gerçek sayılarının güvenilir bilimsel metotlarla tespit edilmediğine değinen Şekercioğlu, ''Bazen avcıların 'şu hayvanlar çok arttı' sözüne güvenilip ona göre avlanacak hayvan sayısı belirleniyor. Yaban hayvanlarının sayısını tespit etmek için uydu takip, fotokapan, dışkı analizi, genetik olarak birey tanımlama gibi farklı bilimsel metotları aynı anda kullanarak popülasyonların uzun dönem araştırılması şart. Ama bunun için kaynak ayırmak lazım. Örneğin ABD'de yaban hayatı araştırmaları yapan Balık ve Yaban Hayatı Dairesi'nin yıllık bütçesi 3 milyar dolar. Neredeyse 12 milyar lira. Ülkemizde her bilim dalını kapsayan TÜBİTAK’ın 2018 yılı bütçesi ise sadece 3,2 milyar lira.'' değerlendirmesinde bulundu.

Şehirlerde kişi başına 10 metrekare yeşil alan açığı var

Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu, Türkiye'de yeşil alanların hızla azaldığını, 1970'lerde kişi başına düşen yeşil miktarının yüzde 7 iken bugün bu rakamın yüzde 1'e kadar düştüğünü kaydetti.

Türkiye'nin birçok yerinde başlayan erozyon ve çölleşme tehdidi ile ilgili neler yapılması gerektiğine dair önerilerde de bulunan Şekercioğlu, ''Yeşil alanlar hızla imara açılmak yerine korunmalı. Daha fazla alan ağaçlandırılmalı. Ormancılar Derneği’nin yaptığı çalışmalara göre, doğduğumdan beri İstanbul’da yeşil alanda 7 kat bir azalma var. 1970'lerde kişi başına düşen yeşil miktarı yüzde 7 iken şimdi yüzde 1'e kadar düşmüş.'' diye konuştu.

Şekercioğlu, dünya kentlerinde kişi başına düşen yeşil alan miktarından örnekler vererek şunları kaydetti:

''Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yönetmeliğine göre bir şehirde kişi başına düşmesi gereken yeşil alan miktarı en az 15 metrekare ama aynı bakanlığa göre İstanbul’da kişi başına düşen kent içi yeşil alan 7,57 metrekare. Bazı uzmanlara göre İstanbul'da 'aktif' (halka açık) yeşil alanların oranı kişi başına 1 metrekareye kadar düştü.

New York’ta ise kişi başına düşen yeşil alan 27 metrekare. Viyana’da 60, Amsterdam’da 45, Londra'da 27, Singapur’da 46, Madrid'te 14, Şanghay'da 18, Pekin’de 88 metrekare düşüyor. En yüksek oransa kişi başına 90 metrekare yeşil alanla Stockholm'de. Türkiye'de kişi başına yeşil alan ortalamasının 6,2 metrekare olduğunu gösteren bakanlık verileri, şehirlerde kişi başına 10 metrekare yeşil alan açığı olduğunu gösteriyor.''

Türkiye'de son yıllarda yeşil alanların arttırılması kapsamında güzel gelişmelerin olduğuna da dikkat çeken Şekercioğlu, ''İlk defa 2008 yılında önerdiğim Türkiye'nin ilk yaban hayatı koridorunun, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve KuzeyDoğa Derneği iş birliğiyle 2012'de hayata geçirilmesi ve ağaçlandırılması. 162 kilometre uzunluğunda, 28 bin 500 hektar büyüklüğünde ve Kars, Erzurum, Ardahan ve Artvin’i kapsayan Türkiye'nin 'İlk Yaban Hayatı Koridoru' ağaçlandırma alanı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yeni bir 'Muhafaza Ormanı' olarak korunacak.'' ifadelerini kullandı.

''Bizi karanlık bir gelecek bekliyor''

Şekercioğlu, şehirlerin hızla betonlaşması nedeniyle kuşlar ve birçok canlıların sayısının azalıp yok olduğunu söyledi.

''Ortaokul öğrencisi iken 1989'da Büyükçekmece Gölü'nde sabah 08.00'den öğlene kadar 89 kuş türü gözlemiştim.'' diye konuşan Şekercioğlu, ''Artık bugün bu kadar çok kuş görmek mümkün değil. Şehirleşme, hayvanların dışında insanların da hayatını karartıyor.

Araştırmalar, doğadan, yeşilden mahrum olan insanların çok mutsuz olduğunu gösteriyor. Dünyanın büyük metropollerinde en az yeşil alan yüzde 1 ile İstanbul’da. Ama biz hala AVM yapmaya çalışıyoruz bu alanlara. Halbuki bu oran Singapur’da yüzde 46, Londra’da yüzde 27.'' bilgisini paylaştı.

Türkiye'de doğa yok edilmeye devam edildiği takdirde insanların hiçbir zaman mutlu olamayacağını hatırlatan Şekercioğlu, "Aşırı tüketimle dolu, betonla kaplı hayatımızda giderek artan öfkemizle bizi karanlık bir gelecek bekliyor. Türkiye'nin küresel iklim değişikliğine katkısı da giderek artıyor. Yüksek miktarda kömür ve doğalgaz kullanmamızdan dolayı Türkiye'nin hızla yükselen sera gazı emisyonu, 1990'dan beri yaklaşık 3 kat arttı. Bunu azaltmak için ülkemizin güneş, rüzgar ve jeotermal gibi alternatif, doğa dostu enerji kaynaklarına acilen ağırlık vermesi şart.'' uyarısında bulundu.

Türkiye’nin ilk National Geographic belgeseli: Bozayının İzinde

Türkiye ve dünyada yaban hayatıyla ilgili çalışmalarını aktaran Şekercioğlu, Türkiye’nin ilk National Geographic belgeseli olan ''Bozayının İzinde: Sarıkamış belgesel çalışmasını şöyle anlattı:

''Ülkemizde ilk kez National Geographic Crittercam’ı kamerasını 5 bozayıya taktık. Şimdiye kadar 30 bozayıyı uydu GPS/GSM vericileri ile takip ettik. Türkiye’nin en büyük ayısı bu projede keşfedildi. TRT Belgeseli 'Yok Olmadan Keşfet' 12 bölümden oluşan ve Türkiye'nin yaban hayatını konu alan bir seri oldu. Program bozayı, kurt, vaşak, küçük akbaba, atmaca ve büyük kamışçının yanı sıra, karaca, yaban domuzu, dağ ceylanı, Akdeniz foku, alaca sansar ve fırtına kırlangıcı gibi diğer önemli türleri de konu alıyor. 'Dünyanın Vahşi Doğası' adlı TRT Belgeseli uluslararası bir yaban hayatı araştırma ve keşif belgeseli oldu. Az bilinen coğrafyalarda, ilginç türlerin peşine düştük. KuzeyDoğa Derneği olarak BBC ekibini Sarıkamış’ta ağırladık. Kars'ın kameralı bozayıları, BBC'nin ilk Türkiye yaban hayatı belgeseli oldu.''

bottom of page