top of page

"Tüm Dünya Bir Eczanedir"


"Tüm Dünya Bir Eczanedir" der Ortaçağ'ın büyük hekimi Paracelsus.

"Antropolojinin bildiği hiçbir topluluk yoktur ki - ne kadar ücra, izole veya ilkel olursa olsun - bitkileri sağlık amaçlı kullanmamış olsun” der Barbara Griggs “Yeşil Eczane” (1991) kitabında

Düşününce, başka türlüsünü hayal etmek de pek mümkün değildir...

İnsanoğlu; tarih boyunca bitkilerden; ilaç, gıda, kıyafet, silah veya korunak inşa etme amaçlı yararlanmış ve bugün de aynı amaçlarla yararlanmaya devam etmektedir.

Günlük hayatlarımızın koşturmacası içerisinde pek kafa yormayız ama konforlu ve sağlıklı bir materyal olması nedeniyle üzerimize giymeyi tercih ettiğimiz o “pamuklu” kıyafetlerin hammaddesi Adana’da, Söke’de dekar dekar ektiğimiz pamuklar değil midir? Belki ilk cümleyi okurken “Korunak mı?” diye geçirdiniz içinizden... Bir düşünün; bizim meşhur Karadeniz evlerimiz ne kullanılarak yapılır? Akşam eve geldiğimizde üzerine oturduğumuz mobilyaların hammaddesi nedir? Ne demleriz, ne sıkarız kahvaltıda içmek için? Kırk yıllık hatırı olan nedir?

Aynı şekilde mutfaklarımızda fazla düşünmeden tükettiğimiz ve yaşamımızı sürdürebilmemiz için ihtiyacımız olan protein, karbonhidrat ve yağ gibi önemli besinleri bize sağlayan bitkiler; yağ asitleri, uçucu yağlar, sakızlar, reçineler, alkaloidler ve steroidler gibi ilaç sanayinin girdisi olan bir çok hammaddenin de doğal fabrikalarıdır.

Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Dünyasının Bugünü

Bugün dünyada var olduğu tahmin edilen 320,000 bitki çeşidinin, 270,000 kadarı kayıtlara geçmiş ve yaklaşık 70,000 adedi ticarette kullanılmaktadır. Tüm bu çeşitliliğin, yaklaşık %10’u yani 25,000 adedi sağlık amaçlı olarak değerlendirilmektedir. (Keykubat, 2016)

Türkiye ise tüm bu tabloda kekik, defne, kimyon, kebere, çay ve haşhaş tohumunda önemli bir tedarikçi ülke olmakla beraber; morfin, gül yağı, kekik yağı, defne yağı, adaçayı yağı, ıtır çiçeği yağı, sığla yağı, kimyon yağı, reçine, terebentin, oleoresin, kitre, sakız, zamk olarak ekstre ve çeşitli özlerin de ihracatçısı konumundadır. (Keykubat, 2016)

Bugün dünyanın yaklaşık %80’i basit rahatsızlıkların tedavisinde hala tıbbi bitkileri kullanırken; modern ilaçların %20’si ya bitki özleri ile yada bitkilerden izole edilen kimyasalların sentetik kopyaları ile üretilmektedir. (Keykubat, 2016)

Tıbbi ve Aromatik Bitkilerin Ruhundan Doğan Bir Alan: Aromaterapi

Benim son dört senedir çok severek, faydasını görerek ve profesyonel olarak ilgilendiğim aromaterapi alanında da uygulamaların başarısı, tıbbi ve aromatik bitkilerden elde edilen, doğal (moleküler bir mühendislik ürünü olmayan) ve saf (tağşiş yapılmamış) uçucu yağlara bağlıdır.

Söz konusu uçucu yağlar, bitkiler tarafından belli başlı hayatta kalma ve neslini sürdürebilme ihtiyaçlarına yönelik üretilirler.

Yaygın görüşe göre, dünya üzerinde bitkiler oluşmaya başladığında; ilk olarak hayatta kalabilmek için önemli olan primer metabolitleri (enzimler, proteinler, lipitler, karbonhidratlar ve klorofil) üretmişlerdir. (Buhner, 2002)

Dünyada hayat geliştikçe ve çeşitlendikçe, bitkiler sekonder metabolitler olarak adlandırdığımız alkaloitler, flavonoidler ve uçucu yağları üretmeye başlamışlardır. (Buhner, 2002)

Bazı bitkiler, bu kokulu bitkisel materyali, gövdelerinin farklı dış kısımlarında bulunan salgı bezlerinde üreterek, taç yapraklar, yapraklar ve yeşil kısımlar gibi dokularının üzerinde granüler formda depolamış; bazı bitkiler ise iç salgı bezlerinde ürettikleri uçucu yağları kabuk, kök yaprak veya gövdelerinde bulunan hazne ve kanallarda üretip, saklamışlardır. (Buhner, 2002)

Lavanta, mercanköşk gibi bitkilerin yeşil kısımlarını ellerinizle okşadığınızda yayılan koku bu bitkilerin dış salgı bezlerinden salgılanan ve bitkinin dış yüzeyinde depolanan uçucu yağ granüllerinin parçalanması ile açığa çıkar. Narenciyelerde uçucu yağa ulaşabilmek için kabukların içerisinde bulunan iç salgı bezlerini elinizle sıkıştırmanız, ezmeniz gerekir. Zencefil gibi köklerde uçucu yağların sentezlendiği ve saklandığı hazneler daha sert ve bitkisel materyal içerisinde yaygın yapılar olduklarından, uçucu yağa ulaşmak için köklerin damıtım öncesi iyice parçalanması gerekir. Aynı şekilde siz de evde bir zencefil çayı demlemek istediğinizde, bu kökü mümkün olduğunca ufak parçalara ayırırsanız çayınızın lezzeti ve şifası da bir o kadar artacaktır.

Uçucu yağların bitkiler dünyasındaki biyolojik rollerini anlamak, bugün bize aynı bitkisel materyallerin aromaterapide nasıl kullanılabileceği konusunda da çeşitli ipuçları verir.

Bitkiler evrimleri sırasında uçucu yağları dört temel ihtiyaca yönelik üretmişlerdir;

  • Arı gibi polen taşıyıcıları kendilerine çekerek “çoğalmak” (neslini sürdürmek)

  • Zararlıları, haşereleri uzaklaştırarak “kendilerini korumak” (hayatta kalmak)

  • Bitkiden bitkiye iletişim kurarak, bulundukları bölgede “kaynak paylaşımı” sınırlarını çizmek (hayatta kalmak)

  • Bakteri ve mantarlardan kendilerini koruyarak “hayatta kalmak” (Buhner, 2002)

Tarihsel olarak ve bugün insanların aromaterapi uygulamalarında uçucu yağları kullanım amaçlarına baktığımızda ise yine benzer bir tablo görürüz. İnsanlar uçucu yağları - bilerek veya bilmeyerek - iyi enerjileri ve/ya ilgi duydukları insanları kendilerine çekmek (çoğalmak), kötülükleri, hastalıkları ve haşereleri (sivri sinek, kene vb.) uzaklaştırmak (hayatta kalmak ve kendini korumak) için kullanırlar.

Dolayısıyla genel olarak bitkiler alemini veya tekil olarak kullandığımız bitkileri tanımak ve anlamak; bizlere aromaterapi uygulamalarını içselleştirmede ve kavramada büyük yardımcıdır. Bitkilerin çevreleriyle olan ilişkilerini anlamak, bizim de doğal çevremizle olan mütemadi alışverişimizin ve ilişkimizin aynasıdır.

Bu konuyu en az benim kadar seviyorsanız, sadece kağıt üzerine araştırma yapmakla kalmayarak, bir adım daha ileri gider sevdiğiniz ve kullandığınız bitkileri yetiştirmeye başlarsınız. Bu şekilde; bu büyülü canlıların mevsimsel hayat döngülerine şahit olabilir; ay be ay kokularının, yapraklarının ve çiçeklerinin dönüşümünü gözlemler, dışarıdan aldığınız bir takım ürünleri evde kendiniz üretir duruma gelebilirsiniz.

REFERANSLAR

Buhner, S. (2002). The Lost Language of Plants. White River Junction, Vermont: Chelsea Green Publishing

Keykubat, B. (2016) Tıbbi Aromatik Bitkiler ve İyi Yaşam. İzmir Ticaret Borsası

Schutes J. (n.d) Lecture Notes: Plants & Essential Oils New York Institute of Aromatic Studies


Üyesi olduğumuz kurumlar... | We are a member of...
NAHA.jpeg
AHVMA.png
Screen%20Shot%202021-05-15%20at%2011.39_
  • Atelier Aromaterapi
  • Atelier Aromaterapi
 © 2024 Atelier Aromaterapi. 
Bütün hakları saklıdır.
Hayvan Dostu Şirket.png
bottom of page