top of page

Bahar ekinoksunda aromaterapi: “Petrichor”


Nouveau Dictionnaire, 1888
Nouveau Dictionnaire, 1888

Bugün bahar ekinoksu…


Yani gündüz ve gecenin eşit olduğu, güneşin göklerdeki görünmez ekvator çizgisini aşarak güney yarımküreden kuzey yarımküreye geçtiği, yılın en uzun günü olan 21 Haziran’a kadar günlerin uzamaya başladığı eşik…


Astrolojik olarak güneşin Balık burcundan Koç burcuna geçmeye başlamasıyla, baharı karşılamaya hazırlandığımız arife günü.

Gökyüzündeki değişimin, dünyadaki hayat üzerindeki etkilerini gözlerimizle görüp, kendimizde ve içinde yaşadığımız doğada tecrübe etmeye başladığımız sihirli bir gün.


Aynı simya metinlerinde yazdığı, hermetik mirasta ifade edildiği gibi "yukarıdaki ne ise, aşağıda ki o" (as abone so below)…


Ve ne kadar şanslıyız ki - benim sonsuz heyecan duyduğum - astrolojik yılın başlangıcı olan bugünde bahar yağmuru geçişleri yaşıyoruz... Neden bu kadar yazdım?


Biliyorum benden hep parfüm, tütsü ve aromaterapi formülleri duymaya alışıksınız ama artık bahar geliyor…


En güzel ve şifalı kokuları, bu döngüde doğada canlı deneyimlememiz çok kıymetli. Osmanlı hekimleri de - bütüncül sağlık anlayışları çerçevesinde - uzun bir hayat için, bizlere baharda açan çiçekleri koklamamızı tavsiye ediyorlar.


Her zaman söylüyorum, bugün aromaterapi bu kadar popüler olduysa, bizler - yani insanoğlu - mevsim döngüsü içerisinde aldığımız kokuları, beton kafeslerimizde alamıyoruz diye... Eğer doğanın günlük hayatlarımızın parçası olduğu bir hayat yaşasaydık; ilaçlara da daha az ihtiyacımız olur, aromaterapi de daha medikal bir modalite olurdu. Dolayısıyla diyeceğim o ki bugün ve bu hafta sonu en önemlisi doğa ile beraber olmak.


Şu saate kadar hala bir park veya orman yürüyüşüne çıkmadıysanız veya çıkamıyorsanız, camlarınızı açın ve yağmurun o müthiş “petrichor” olarak ifade edilen kokusunu içinize çekin...


“Petrichor” aslında yağmurun kendi kokusu değil - yağmur damlalarının sıcak toprak veya kaldırım üzerine düştüğü anda, burada bulunan mikro-organizmaları, bitkisel uçucu yağları ve ozonu ortaya çıkarması ile oluşan koku…


Kelimenin hikayesi ise ilginç. 1960'lı yıllarda Isabel Joy Bear ve Richard Thomas adında iki bilim insanı; Yunan mitolojisine göre tanrıların damarlarında akan sıvı olan īchōr (ἰχώρ) ve yine Yunanca "kaya"petra (πέτρα) veya "taş" petros (πέτρος) kelimelerini birleştirerek, hazırladıkları bir makalede "petrichor'u" dünya literatürüne kazandırıyorlar.

Sektörel bir parfüm dergisinde, Petrichor'dan "Bir sır gibi kokar” (It smells like secret) şeklinde bahsediyorlardı. Hiç unutmuyorum. Ne kadar yerinde bir cümle. Uzun lafın kısası, bu ekinoks için sizlere bir aromaterapi uygulaması olarak tavsiyem; bahar yağmurları ile gelen ve her yağmurda eşsiz bir kompozisyon olarak karşımıza çıkan “petrichor'u” ciğerlerinize çekmeniz...


Açın camlarınızı, havadaki o müthiş ve eşsiz kokuyu deneyimleyin.


Ve küçük bir not, bugün ayrıca dünya serçeler günü! Biz eşimle evde ekmek kırıntılarını (bayat ekmeklerimizi kızartıp ufalayarak) düzenli olarak minik kuşlara veririz.


Siz de bugün nerede olursanız olun, evinizdeki kırıntıları cam kenarlarına koyduktan sonra ufak ıslıklarla minik kuşları evinize davet edebilir, onların da “Dünya Serçeler Günü”nü kutlayabilirsiniz.


Herkese güzel haftasonları!

Comments


bottom of page