top of page

Dünyanın Sonunda Ormanın Denizle Buluştuğu Yer


Eğer bir yerde yolun sonu Antartika'ya çıkıyorsa, o yer benim için dünyanın sonudur. Aynı Jules Verne'in ünlü romanı Dünyanın Ucundaki Fener gibi...

Ve eğer bir yer dünyanın sonundaysa; mutlaka THY bu yere direkt uçuyor (12 saat ve Mauritius duraklamalı), bu yerde Türk vatandaşlarına kesinlikle vize uygulanmıyordur. Aynı Madagaskar'da olduğu gibi...

Evet bundan yaklaşık bir ay önce bir ön-balayı projesi olarak Sercan'la Madagaskar'ın en büyük ulusal parklarından Masoala Ulusal Parkı'nın kenarına kurulu bir doğal yaşam kampına gittik.

Photo Credit: Natural World Safaris

Ulaşımla ilgili daha net bir tablo çizeyim...

Masoala Forest Lodge'a ulaşmak için Madagaskar'ın başkenti Antananarivo'dan 2 ila 5 kişilik pırpırlarla, 2 saat süren, oldukça sıcak ve yerden esen rüzgarların şiddeti ölçüsüde heyecanlı bir uçak yolculuğunun ardından Maroantsetra adlı ufak bir şehre iniyorsunuz.

Buradan bir minibüs ile toprak yollarla örülü şehrin içinden ve ahşap kulübelerle bezeli civar köylerden geçerek, dünyanın en yüksek kambur balina ve çekiç köpekbalığı nüfusuna sahip koyunun kıyısına geliyorsunuz. Koyun kenarına kurulu palmiye yapraklarından yapılmış bir damın altında; yağmur ormanı balı, muz, papaya reçeli ve kahve ile yapılan mütevazi bir kahvaltı ediyor, oldukça güçlü motorlara sahip 15 kişilik bir tekne ile Nosy Mangabe adlı bir adaya doğru yola çıkıyorsunuz.

Nosy Mangabe üzerinde hiç bir yırtıcının yaşamadığı bir ada. Adada yırtıcı olmadığından Madagaskar'ın ünlü lemurları ve diğer ufak hayvanları kendilerini güvende hissediyor ve günlük rutinlerini daha az gizlenerek sürdürüyorlar. Bu sayede siz de adaya çıkar çıkmaz cins cins lemurlar, çeşit çeşit bukalemunlar ve rengarenk küçük kuşlar görebiliyorsunuz. Burada 1-2 saat süren bir doğa yürüyüşü ve vahşi yaşam gözleminin ardından; yerel bir çay, zebu köftesi ve madagaskar spagettisinden (sebzeli pilav) oluşan keyifli bir öğle yemeği yeniyor.

Seyahatin son parkuru ise öğle yemeğinin hemen ardından 2 saat kadar okyanus akıntısına karşı hoplaya zıplaya, zaman zaman sizi sırılsıklam bırakan dalgalarla bezeli bir tekne yolculuğu.

Neticede İstanbul'dan çıktıktan sonra yaklaşık 36 saat sonra kampa varıyorsunuz.

Peki değiyor mu? Bir milyon kere evet!

Bir kere 250,000+ hektar bir yağmur ormanının bir kenarında, karadan erişimi mümkün olmayan bir doğal yaşam kampındasınız. En yakın yerleşim birimleri; 2 km kuzeyinizde ve 10 km güneyinizde, toplam nüfusu 100'ü geçmeyecek iki köy. Nitekim iki köyün de çoğunluğu kaldığımız kampta veya kamp için çalışıyor.

Ses yok, ışık yok, elektrik yok, internet yok, kirlilik hiç yok... Şehirde belkide artık kışın bile rahat vermeyen alerjileriniz birden kayboluyor. Ormanın ortasında, Madagaskar'ın bahar mevsiminde; ne yüzünüz gözünüz şişiyor ne de aksırıp, tıktırıyorsunuz. Temiz havada güneşle beraber uyanıp, karanlık olunca dalga sesleriyle uykuya dalıyorsunuz. Bütün gün toprağa, kuma basıyorsunuz.

Photo Credit: Masoala Forest Lodge

GDO bir kenarda dursun; kimyasal gübrenin uğramadığı topraklardan, mevsiminde yetişmiş sebze ve meyveler yiyorsunuz. Yediğiniz balıkları (kırmızı ton, somon, kral balığı vb. büyük ve lezzetini kelimelerle ifade etmenin mümkün olmadığı balıklardan bahsediyorum), günlük olarak yine bu köylerde yaşayan genç erkekler, dev ağaçlardan oydukları kayıklarla avlıyor ve aynı gün kumsalınıza teslim ediyorlar. Dünyanın bize yakın köşelerinde metrelerce derinlerde görebileceğiniz rengarenk balıkları kahvaltıda oturduğunuz yerden ekmek ile besleyebiliyorsunuz. Normalde önünüzü görmek için taktığınız deniz gözlüğünü takıyorsunuz, altınız Kayıp Balık Nemo.

Hayat gerçek ötesi bir boyut kazanıyor. Zaman su gibi akıyor...

Masoala Forest Lodge, Güney Afrikalı bir kayak sporcusu olan Pierre ile Alman eşi sevgili Maria'ya ait. Kampta yalnızca yedi keşif (expedition) çadırı bulunuyor. Her çadır ise sadece iki kişilik. Kısaca kamp tamamen dolu olduğunda koyda en fazla 14 misafir bulunuyor. Masoala Forest Lodge aynı zamanda Pierre ile Maria'nın evi de. Tayfun sezonu dışında (Aralık-Nisan) hep burada yaşıyorlar. Ayrıca biri kız, biri erkek dünya tatlısı iki çocuklarını da yine burada yetiştiriyorlar. 5 yaşındaki küçük kızları Salma kendilerine en yakın olan köyde, Masoala Forest Lodge kanalıyla finanse ettikleri bir anaokulunda köyün çocukları ile beraber okuyor. Ve öyle mutlu ki ♡

Benim Madagaskar'dan yanımda getirdiklerim ve senelerce anlatacaklarım ise şu şekilde:

Sercan'ın köydeki anaokulu çocukları ile futbol oynaması

İlk gece odamıza giren "giant jumping rat"

Madagaskar'a inmeden uçak Mauritius'a uğradığında, uçağın %80'i indi. THY hostesleri uçakta sayım yaparken bizi görünce pek bir hayret ettiler. Madagaskar'da salgın var. Çok fakir ülke. O kadar yol gelmişiz, hemen ölmeyelim diye bize torba torba yemekler verdiler. Biz de aldık yemekleri 36 saatimizi tamamlayıp Masoala'ya vardık. İlk gecemiz. Gecenin bir yarısı çadırda bir ses. Feneri etrafa bir tuttum, oldukça sevimli bir fare bavulumun altından giriyor üstünden çıkıyor. Farenin yemek için geldiği aşikar, önce bütün yemekleri çadırın dışına koyduk. beş dakika sonra fare yatağa saldırdı. Bence yemekleri kaldırdık diye bize bir tavır koydu bu hareketiyle. Saat daha gece 1. Güneşin doğmasına daha çok var diye başladık fareyi çıkartmak için stratejiler geliştirmeye. Ben kapıya doğru bir barikat kurmayı önerdim. Çadırın fermuarını aralayıp yol gösterelim dedim. Takdir edersiniz ki ikisi de işe yaramadı. Bu arada bizim sevimli fare tırmanıyor, uçuyor. İnanılmaz atletik ve yetenekli bir hayvan. Yaklaşık 1 saatlik bir kovalamacanın ardından havluyla tutup çadırın dışarısına bırakmayı başardık. Bu şekilde de tatilimize bomba gibi bir başlangıç yapmış olduk :) Sonradan gördük ki meğersem kendisi Madagaskar hayvanlarından meşhur "giant jumping rat"miş, dev sıçrayan fare. Gerçekten çok sevimliydi.

Odamızın arkasındaki köprünün etrafında uyuyan safirden güzel mavi renkteki minicik yalıçapkını

Yağmur ormanın içinde fenerlerle yaptığımız gece yürüyüşlerimiz

Lemurlardan gekolara, örümceklerden boa yılanlarına bir çok hayvan geceleri aktif olduğu için, her akşam ulusal parkın yetkili rehberleri ile yağmur ormanının içinde fenerlerimizle yürüyüp, vahşi hayat gözlemi yapıyorduk. Harikaydı!

Akşamları bütün kamp hep beraber yediğimiz inanılmaz yemekler

Dünyanın en küçük bukalemunu

"Kirpi, fare ve köstebek karışımı" kör tenrecler

Kahvaltı ettiğimiz terastan beslediğimiz rengarenk balıklar

Ateş böcekleri

Farklı lemur gruplarının birbirlerinin yaşam alanına girdiklerinde çıkardıkları egzotik sesler

Jasmin

Bütün tatil beraber oyunlar oynadığımız, Sercan'ın yengeç tutmayı ve ateşböceği yakalamayı öğrettiği dünya tatlısı 9 yaşında bir kız :) Umuyorum ki Noel zamanı onların İstanbul aktarmalı bir İsviçre uçuşu arasında yeniden buluşacağız.

bottom of page