top of page

İstanbul'da Otantik Bir Endonezya Restoranı


Dün Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Teknopark'ında zeytin küspesinden bio-plastik üreten harika bir girişim (Biolive) ziyaret ettim. Biolive’ın hikayesi kendi başına muhteşem. Buradan detaylı olarak kuruluş sürçelerini ve tam olarak ne yaptıklarını okuyabilirsiniz. Fakat asıl ben şimdi size bu ziyaretimin yol açtığı inanılmaz bir lezzet keşfinden bahsetmek istiyorum!

Biolive’da çalışan herkes - kurdukları girişimin ruhuna yakışır şekilde - açık görüşlü, araştırmayı, keşfetmeyi seviyor ve hayatlarını tutkuyla yaşıyorlar… Ekibin belki de en küçük üyelerinden biri olan Gıda Mühendisi Nida da tam bu özelliklerde bir insan. Kendine Endonezya’da bir yaz stajı ayarlamış. Malum yaz da geldi, sohbetimiz sırasında oldukça heyecanlıydı. Ona bir kaç sene önce gerçekleştirdiğim Endonezya seyahatimden ve bu seyahat sırasında ne kadar güzel vakit geçirdiğimden bahsettim.

Laf lafı açtı, konu Endonezya yemeklerine geldi. Ben seyahatim sırasında Endonezya’nın karmaşık yemeklerine, egzotik meyvelerine, acı soslarına, çaylarına, kısacası bu egzotik adalar ülkesinde deneyimlediğim her şeye bayılmıştım! Nida’ya Endonezya mutfağı konusundaki düşüncelerimi anlattığımda bana İstanbul’da da otantik Endonezya yemekleri yapan bir restaurant olduğunu söyledi. (Gerçekten inanılır gibi değil!) Kendisi her şeyin içerisinde yumurta olduğu için menüsünü pek beğenmiyormuş ama özel günlerde Endonezya Konsolosluğu’na catering yapan bir restoranmış.

Merkez Efendi tramvay istasyonunun hemen yanında ve Yıldız Teknokent’e 10 dk ring seferi + 10 dk yürüme mesafesinde olan bu restoranı, bugüne kadar Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi’ne gerçekleştirdiğim bir milyon ziyaretten biri sırasında nasıl görmediğime hayret ettim.

Biolive’da geçirdiğim enerji ve ilham verici öğleden sonranın ardından soluğu nam-ı diyar Warung Nusantara’da aldım!

Doğruyu söylemek gerekirse, bu restaurantı Merkez Efendi’de dikkat edip görseymişim de “aa ne güzel, bir deneyim” diyeceğim bir yer değilmiş. Dışarıdan üzerinde “Indonesian Food” yazıyor, fakat dikkatli bakmaz veya okumazsanız herhangi bir çiğ köfteci zannedebilirsiniz. “Otantik” bir görüntüsü de yok ama düşününce Endonezya’da veya Londra’da da böyle yerler var. Oralarda tam oalrak otantik görünmüyor, hatta birebir bu tasarıma sahip olsalar da görünce girip deniyordum… Kendime biraz şaşırdım. İstanbul’da olunca ya biz cazibe ya da belli bir görsel temsiliyet arayan bir insana dönüşüyorum sanırım…

Ve içeri girince anladım ki doğru yerdeydim… Koku inanılmaz güzeldi (Tabi hayatı boyunca aynı yemekleri yiyen, yurtdışı seyahati deyince aklına yalnızca hijyenik batı ülkeleri gelenler bu görüşüme katılmayabilir) ve içeride en az 30 tane Endonezyalı yemek yiyordu!

Yurtdışında - muhtelif ülkelerde - yaşarken, asya veya latin amerika restoranlarında aradığım bir kriter, içeride o ülkenin vatandaşlarının yemek yiyor olmasıydı. Yani Londra’da bir Szechuan (Çin’in acılı yemekleri ile meşhur mutfağa sahip bir bölgesi) restaurantının önünde durduğumda, içeride sadece Londralı görüyorsam, bu benim için o restaurantın menüsünü şu veya bu şekilde hafiflettiğini/değiştirdiğini ifade ediyordu. Ki böyle restaurantlara da giriyordum fakat buralarda da içerinin ne kadar kalabalık olduğuna, içeri girdikten sonrada da yine o ülkenin vatandaşlarının ne yemeyi tercih ettiğine bakıyordum.

Dolayısıyla dışarıdan bakınca neden girmediğim anladığım bu restaurant içeri girdiğimde beni ne kadar mutlu etti anlatamam.

Önümdeki lezzet keşifleri ile dolu menüyü dikkatlice inceledim ve bana servis için gelen Türk garsona, en sevilen yemeklerini sordum. Açlık derecemi de göz önünde bulundurarak; bir porsiyon spring rolls, bir porsiyon kızarmış tavuklu ve sebzeli pilav ve yasemin çayı sipariş ettim.

Hepsi harikaydı! Restaurant çok kalabalık olduğu için oturduğum masanın karşı köşesine benimle aynı yaşlarda bir Endonezyalı kız yerleşmişti. O kızın sipariş ettiği pirinç, çorba, soslar, kızartmalar ve göremediğim başka şeyler içeren karışık tabağı da bir sonraki ziyaretimde yemek üzere aklıma not ettim!

Son olarak Warung Nusantara’nın Endonezya’dan getirdiği özel bir cins biber ile kendi hazırladığı - benim de çok sevdiğim SÜPER ACI - bir sostan bahsetmek istiyorum… Sambal oelek.

Adanalı bir annenin kızı olarak, hayatım boyunca acılı yemekler yedim ve ÇOK sevdim. Hatta küçüklüğüme dair en sık anlatılan hikayelerden bir tanesi, misafirliğe gittiğimiz bir yakınımızın evinde, anneme çok acı oldukları için armağan edilen biberleri - kimse bakmıyorken - ayıklayıp tohumlarını gözlerimden yaşlar aka aka yememdir.

Dolayısıyla eğer olur da bu restorana yolunuz düşerse ve/ya bu yazıyı okuyup da gitmeye karar verirseniz, mutlaka en azından bir tadına bakın! Normalde satıyorlarmış ama maalesef dün ellerinde kalmamıştı ve alamadım. Acı seviyorsanız, belki sizin şansınız yaver gider.


Üyesi olduğumuz kurumlar... | We are a member of...
NAHA.jpeg
AHVMA.png
Screen%20Shot%202021-05-15%20at%2011.39_
  • Atelier Aromaterapi
  • Atelier Aromaterapi
 © 2024 Atelier Aromaterapi. 
Bütün hakları saklıdır.
Hayvan Dostu Şirket.png
bottom of page