Zeytin Küspesinden Plastik Üreten 3 Genç Girişimcinin Yaşanmış Hayat Hikayesi
Petrol bazlı plastikler insan sağlığına ve çevreye zararlı. Bunu hepimiz biliyoruz. Fakat yine de her yıl yüzlerce tür canlının hayatını tehdit eden, milyonlarca ton plastik atık üretiyor sonra da dünyaya ve masum canlılara neler yaptığımızı sosyal medyada paylaşılan korkunç videolardan izliyoruz.
Ne mutlu ki geçtiğimiz sene itibariyle plastik sorunu dünyada daha geniş ölçekte konuşulmaya, tartışılmaya ve çözüm önerileri üretilmeye başlandı. Tabi büyük değişimler sadece konuşarak olmuyor. Harekete geçmek de lazım. Hem tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirerek (ki bu işin kolay kısmı), hem de üretim biçimlerimizi masaya yatırarak (ki bu da işin en zor kısmı)…
Bir diğer yandan zor demek imkansız demek değildir. Bunun en güzel örneklerinden biri de benim Impact Hub çatısı altında tanıma fırsatı bulduğum ve sunumlarını ilk dinlediğim günden bugüne bütün kalbimle inandığım bir biyoteknoloji girişimi, Biolive…
Bundan üç sene önce problemin değil çözümün bir parçası olmak için harekete geçen Biolive; petrol türevi ürünler kullanan multi-sektörel bir pazara yönelik, sağlıklı bir alternatif olarak zeytin atıklarından (doğada parçalanabilen, kanserojen ve toksik madde içermeyen) biyoplastik granüller üreten bir biyoteknoloji şirketi.
Yaptıkları işi bu şekilde toparlayınca çok havalı oluyor ama gerçek varoluş hikayeleri "Türkiye’nin gerçekleri", traji-komik olaylar, kozmik ve talihli tesadüfler, masum/komik manipülasyonlar ve gecelerin gündüzlerle birleştiği haftalarla dolu.
Aslında bütün hikaye Biolive’ın kurucularından Duygu Yılmaz’ın babasının bir gün kahvaltıda zeytin çekirdeği yutması ile başlıyor. O dönem Balparmak’ta Kalite Mühendisi olarak çalışan Duygu, kariyerinde bir değişiklik yapma arayışında ve aslında kendisi bir şeyler yapmak istiyor. Babası o sabah Duygu'ya "illa kendin bir şey yapacaksan zeytin çekirdeği üzerine çalış, benim mideme çok iyi geliyor” diyor.
Duygu’nun babasından aldığı “ilham” ile yakın iki arkadaşını, hemen hemen her Türk kahvaltı sofrasında en az bir kez konuşulmuş olan zeytin çekirdeği miti ile “aktive etmesi” üzerine İstanbul Teknik Üniversitesi kantininde tohumları atılan Biolive, üç kafadarın İTÜ Teknokent’e “bir gıda takviyesi olarak zeytin çekirdeği” fikri ile başvurusuyla ayağa kalkmış oluyor.
Bir süre zeytin çekirdeği üzerine yapılan yerli ve yabancı bilimsel araştırmaları inceleyen Biolive BETA anlıyor ki; evet, zeytin çekirdeğinde bulunan bir aktif (oleuropein) mide için iyi ve bu maddeden gıda takviyesi üretmek de mümkün. Fakat hiç kimsenin bakmadığı, belki de bakıp görmediği bir ayrıntı zeytin küspesinde yüksek miktarda bulunan selülozik madde…
Bu madde üzerine yoğunlaşan ve bu noktadan hareketle biyoplastik üretiminin dünya ve kendileri için daha iyi bir yol olduğuna karar veren ekip, yaşadığımız yüzyılda atomu parçalayan bilim dünyasının, kimya biliminin abaküsü olarak nitelendirilebileceği malzemelerle ürün elde etmek üzere çalışmalarına başlıyorlar.
Uzun süre de çalışıyorlar… Aylarca. Fakat bir ürün meydana çıkartamıyorlar. Yani zeytin küspesinden bir türlü plastiğe varamıyorlar. Bu süreçte kaç tane kahve çekme makinası kırdıklarını söylemediler. Ama o seviye. Kahve öğütme makinası ile balon joje bir dönem Biolive’da teknolojisinin geldiği ve geçemediği nokta.
Peki üretim yapmak için ilk günlerinde teknolojinin dibini kazıyan bu girişim ile bugün uluslarası ödüllere layık görülen biyoteknoloji şirketi Biolive arasında neler oldu? Veya daha önemlisi nasıl oldu? Biraz acı, biraz tatlı, biraz tuzlu bir çok hikaye biriktirmişler… Ama hikayelerinin temelinde ideallerinden vazgeçmeyen, kendisine inanan, yolun uzun olduğunu ve çok çalışma gerektiğini bilen, çok olgun ve neşeli bir ekip var.
Başarının kalbinde yatanın bu harika ekibin kararlılığı, hayata ve işlerine olan yaklaşımları olduğunu unutmadan, kuruluş efsanesinin tatlı, tuzlu hikayeleriyle devam edelim...
Önce katıldıkları bir girişimcilik programı, Biolive’a, büyük bir holding şirketinde CEO görevi ile çalışan bir hanım’ı mentör olarak atıyor.
Ekibin “mistik teyze” olarak andığı CEO hanım, Biolive ile gerçekleştirdiği ilk ve son toplantıda, dinlediği iş fikrin için “Hayalleriniz çok güzel çocuklar” dedikten sonra karşısında kanlı canlı ürün prototipini görünce şaşkınlığını “bu sizin fikriniz mi?” ifadeleri ile dile getiriyor. Final vuruşunu kendisinden onlarca ışık yılı ötede olan bu genç bilim insanlarına “tipiniz hiç göstermiyor” şeklinde bir iltifatta(?) bulunarak yapan mistik teyze - takdir edersiniz ki - Biolive ile bir daha hiç bir araya gelmiyor.
Zaten bence “teyzeden” biyokimya şirketine mentor olmaz, nitekim mistik teyze de o toplantıda gerek yaklaşımı, gerek soru ve yorumları ile Türkiye’nin en fazla bir iki jenerasyon sonra öleceğini umduğum “köstek kültürünü” başarı ile temsil etmekle kalmamış ayrıca “teyzeliğin” de şanını yürütmüş…
Bu arada hiç yılmadan çalışmalarına devam eden Biolive, 5 ayda 30 kg ürün ürettiği günlerde, Boğaziçi Üniversitesi’nin düzenlediği bir yarışmaya katılarak ikincilik ödülü kazanıyor. Bu yarışma neticesinde Almanya’ya giderek çeşitli eğitimlere katılan ve yatırımcılarla görüşen ekip bir yandan da "para kazanmak için kurumsal hayatı seçmediği için", aile ve çevrelerinden gelen baskı ile bir başka ceptede mücadele etmek zorunda kalıyor.
Hikaye bu ya, İTÜ’de mentör görüşmeleri için oda bulamayınca BioLive’ın odasında toplantı yapan Vestel Ventures CEO’su Metin Salt, ofiste unuttuğu biyoplastik numunelerini almak için odasına dönen Duygu’ya masadaki parçaların ne olduğunu soruyor. Duygu zeytin çekirdeğinden plastik üretiyoruz dediği noktada, hemen ertesi güne bir toplantı ayarlanıyor ve Vestel Ventures’un Biolive yatırım süreci başlıyor. Vestel Ventures, Biolive’ın ilk yatırımcısı.
Akabininde TÜBİTAK Kadın Girişimcilik kampında birinci olan Duygu, fikrini kitlelere duyurarak bir furya yatırımcı görüşme talebini daha tetiklemiş oluyor. Üretilen ürünü merak eden tüm yatırımcılar, ürünün üretim alanını görmek istiyorlar. Biolive ise bu talepleri gizlilik çerçevesinde red ediyor çünkü bu süreçte şirketin laboratuvarı kurucu ortaklardan Fatih’in evi…
Uzun lafın kısası hiç bir başarı bir gecede olmuyor. Herkesin hayatında teknolojik eksiklikler, mistik teyzeler ve hatta aileler farklı seviyelerde zorluklar, enerji kayıplarına yol açabiliyor. Günün sonunda önemli olan yolun uzun olduğunu bilerek, kendine inanmak ve devam etmek. Çünkü zaten alternatifi nedir ki?
Birleşmiş Milletler Gelişmekte Olan Organizasyonlar (UNIDO) birincilik ödülüne sahip Biolive bugün Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü'nde 5 kişilik yönetici ekibiyle ayda 10 ton biyoplastik üretme kapasitesine sahip (ve bu kapasiteyi ciddi ölçekte arttırmak üzere olan); elektrik, elektronik, ambalaj, otomotiv, gıda, hızlı tüketim ve havacılık sektörlerine ürün veren bir girişim. Birleşmiş Milletler’in 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefinden 11’ine dokunan ve sadece nefes alabilen biyo malzemelere verilen USDA (Amerika) ve DIN CERTCo (Avrupa) sertifikalarına sahip ürünleri ile Birleşmiş Milletler ACCELERATE 2030 yarışması Türkiye finalistlerinden ve Chobani ile proje başlangıcı aşamasında.
Mistik teyze hala sabit gelirli işinde, güzel hayaller kuran genç girişimcilerin tipleri ve başarma potansiyelleri arasındaki korelasyonu düşünüyor.
Comments