top of page

Nuh'un Gemisinde Hayvanlar Yerine Sebzeler Olsaydı


Yıl 2019 olur, Nuh'un Gemisi de bir websitesi olurdu...

Nitekim oldu da.

Son birkaç yıldır; biyoçeşitliliğin tabaklarımız/dünyamız için öneminden gökkuşağını yemeye, temiz gıdadan besin değeri yüksek gıdaları tüketmeye ve bireysel beslenme programlarına, çok geniş bir yelpazede gıda konuşur olduk.

Fakat bahsettiğimiz besin değeri yüksek gıdaları nereden bulacağız, tabağımızdaki çeşitliliği nasıl arttıracağız ve en önemlisi her geçen gün azalmakta olan biyo-çeşitliliği korumak için ne yapacağız?

Bu soruların ilk ikisi biraz daha bireysel efor gerektiriyor fakat sonuncusu için Türkiye'de de faaliyet gösteren çok başarılı uluslararası gıda eksenli STK'lardan Slow Food'un ufak bir eylem planı var.

Slow Food - ben de yeni öğrendim ki - 1996'dan bu yana, 150'den fazla ülkede yaklaşık 5.000 nesli tükenmekte olan gıda için oldukça kapsamlı bir veritabanı inşa ediyormuş. Bu veri tabanı ile endüstriyel gıda üreticileri tarafından kullanılmayan ve bizlere unutturulan gıdaları kataloglamayı ve mutfaklarda kullanımlarını teşvik etmeyi amaçlıyormuş. Bununla beraber nesli tükenmekte olan gıdalarla ilgili kamuoyunun farkındalığını artırmak ve yerel üreticileri desteklemek için de kampanyalar tasarlıyor ve yürütüyormuş.

Resmi adı Nuh'un Gemisi'nden esinlenerek "Lezzet Gemisi" (Arc of Taste) olarak belirlenen bu proje kapsamında, Slow Food gönüllüleri ve çalışanları dünyayı dolaşarak farklı kültürlere ait tüketimi bölgenin tarihi ve doğası ile ilişkili gıda alışkanlıklarını inceliyor, bu gıdaların hem kendilerini hem de hikayelerini küçük ölçekli kaliteli üreticilerden topluyormuş.

Anlayacağınız Slow Food'un bu insiyatifi sayesinde, Lezzet Gemisi'nde nesli tehlike altına girmiş hayvan ırklarının yanı sıra meyve, sebze, peynirler, ekmekler, tatlılar ve kurutulmuş etlerden oluşan olağanüstü bir biyolojik ve kültürel miras arşivleniyormuş… Bu lezzet gemisinde Türkiye'den de seçilmiş minik bir gıda koleksiyonu bulunuyor.

Dünya Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklama, Slow Food'un bu çabalarının boşuna olmadığını destekler nitelikte.

FAO araştırma sonuçları da dünya genelinde yaşanan biyoçeşitlilik kaybının, gıda üretiminin azalmasına yol açmaya devam ettiğini vurguluyor ve bu noktada kaybolan bitkilere ek olarak, dünya gıda üretiminin dörtte üçünde "bilfiil olmazsa olmaz görevler alan" tozlayıcıların (arılar, böcekler veya yarasalar ve kuşlar gibi omurgalı türler) da %17'sinin neslinin tükenmekte olduğuna dikkat çekiyor.

Maalesef bugün bu biyo-çeşitlilik kaybını tetikleyen unsurların başında endüstriyel tarımda kullanılan haşere ilaçları, otla mücadele kimyasalları, mono-kültür tarım pratikleri (tek türün yaygın olarak ekimi), tarım alanlarının yok edilmesi ve kontrolsüzce büyüyen betondan şehirler - yani insanoğlu geliyor.

Dolayısıyla bu gıdaların neslini tükenmekten kurtarmak da - sorunun kaynağı olan - bizlerin üzerine düşüyor.

Sorun biziz, peki çözümün bir parçası olmak için ne yapabiliriz? Ne yapmalıyız?

Çözüm önerilerine gelmeden, Türkiye'deki durumdan da kısacık bahsetmek istiyorum...

50 yıl önce Türkiye'de 32 çeşit koyun ırkı varken, bu sayı gün geçtikçe azalıyor. Kırklareli Kıvırcık Kuzusu bir dönem 6000 adetlere kadar gerilemiş. Kamu ve özel sektörün birlikte hareketi sayesinde - ve bu ırkın tescillenmesinin de ardından - nüfusunun artışı sağlanmış. Tekirdağ kıvırcığı ise halihazırda nesli tükenmiş veya tükenmek üzere olan yerel ırklarımızdan. Büyük bir perakende zincirinde, bir sosyal sorumluluk projesi kapsamında bu konu üzerinde çalışmış olan bir arkadaşım; dillere destan "Tekirdağ kıvırcığı" cinsi safkan küçükbaşı, bütün bölgeyi taramış olmalarına rağmen kesinlikle bulamadıklarını anlatmıştı. Böyle giderse yakında "Adana kebap ve İsveç köftesi Aynı Etten Hazırlanıyor" diye bir yazı paylaşırsam şaşırmayın. Anlayacağınız biyo-çeşitlilik kaybı bir yerde damak paletimizin daralmasına ve dünya yemek kültürlerinin de monotonlaşmasına neden oluyor.

Bugün Türkiye'de 800'ün üzerinde coğrafi işaret tesciline sahip ürün var.

422'nün üzerinde tescile aday ürün ise sıra bekliyor. (Tabi bunların bir kısmı gıda dışı veya "Adana analı kızlısı" gibi gıda olmasına rağmen "kültürel" nitelikte olan ürünler.)

Uzakdoğu kültürlerince "uzun yaşam kaynağı" olarak adlandırılan sarımsağı, Türkiye'de Taşköprü'nün ideal sıcaklık, nem, yağmur, rüzgar ve toprak bileşimi ile "dünyanın en iyi sarımsağı" diye nitenlendirilecek bir kalitede üretiyoruz. Bu çok kaliteli Taşköprü sarımsağını 45-60 gün belirli nem ve ısıda kontrollü bir şekilde fermente edereki anti-oksidan özelliği çok konuşulan, vitamin ve mineral deposu olan siyah sarımsak üretimi yapıyoruz.

Balıkesir Erdek ilçesinde yetişen Kapıdağ mor soğanı tatlı, sulu ve lezzetli olması nedeniyle genellikle balığın yanında tüketildiği için, Kapıdağ bölgesinde "balık soğanı" olarak da biliniyor.

Kısacası Aydın inciri, Finike portakalı, Isparta gülü, Çanakkale domatesi, Denizli kekiği, Yedikule marulu, İzmir mandalinası, Ayvalık zeytini, Diyarbakır karpuzu, Elazığ üzümü, Tekirdağ üzümü, Kapadokya güvercin gübresi* derken... Tescilli veya tescilsiz o kadar büyük biyolojik zenginliklerimiz var ki....

Bir şeyler yapmamız lazım. Hem de her gün. Ama ne...

İşte bugün itibariyle bu konuları konuşarak, gündeme taşıyarak, çevrenizdekileri bilgilendirerek ve bilinçlendirerek çözümün bir parçası olabileceğiniz noktalar...

1. Zenginliklerimizin farkında olun, onları tanıyın, kullanın

Coğrafi işaretli veya işaretsiz, doğal zenginliklerimizin farkında olarak, (mevsiminde!) talep ederek, satın alarak; hem iyi şeyler yapmak için çalışan yerel/küçük üreticimizi desteklemiş, hem de bilinçli satınalma tercihlerimizle iyi üretimi teşvik etmiş oluyoruz.

2. Üretim yapıyorsanız, kalitenin sağlıkla ilişkisini düşünün. Mümkünse bütün üretim tercihlerinizi, masa başında ve mali bilançolar üzerinde yapmayın.

Zirai kimyasallar yerine doğa dostu alternatif yöntem ve uygulamaları deneyin. Mono-kültür tarım yerine kardeş bitkileri beraberce ekin. Eski usül münavebeli ekim yapmaya çalışın. Mahsulü kaldırıp kaldırıp devamlı başka bir bitki ekmek yerine, nadasa bırakma pratiklerimizi hatırlayın. Toprağı kimyasallarla değil, kendi doğal ekosistem döngüsü içerisinde yaşatmaya çalışın.

3. Gayrimenkul tercihlerinizle, tarımsal alanlara yapı inşa eden, rant hırsı ile ne insanlara nefes alacak ne de rüzgarlara esecek koridorlar bırakmayan firmaları desteklemeyin

Tarım alanlarındaki yapılaşmanın, betonlaşmanın engellenmesinde çözümün bir parçası olun.

4. İklim değişikliği ne demek, plastik atık sorunun boyutu nedir ARAŞTIRIN, ÖĞRENİN, PAYLAŞIN

İklim değişikliğine ve çevresel kirliliğe yol açmayan doğa dostu alışkanlıklar geliştirin. Arabanızdaki kağıt ve plastikleri camınızı aralayıp yola savurmak yerine, ufak bir poşete koyun, ilk benzincide çöpe atın. Dişinizi fırçalarken şarıl şarıl suyu akıtmayın. Elinizi yıkarken dahi ihtiyacınız kadar açın musluğu. Evinizde cam açacak kadar gaz veya odun yakmayın.

*Kapadokya'da hiç bir girişimcinin çıkıp da topladığı güvercin gübrelerini, konunun 2000 yılllık tarihi ve kültürünü de anlatarak, paketleyip satmıyor olmasına hayret ediyorum. Lütfen biri bunu yapsın!

REFERANSLAR

Slow Food Foundation for Biodiversity (n.d.) "The Ark of Tase" Retrieved 7.3.2018: https://www.fondazioneslowfood.com/en/what-we-do/the-ark-of-taste/

Türkiye İstatistik Kurumu (2018) "Bitkisel Üretim İstatistikleri"

Türk Patent Enstitüsü (2019) "Coğrafi işaret almış ürünler listesi" Retrieved 7.3.2018: https://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT/geographicalRegisteredList/

Watts, J. (2019) "World’s Food Supply Under ‘Severe Threat’ From Loss Of Biodiversity" The Guardian. Retrieved 7.3.2018: https://www.theguardian.com/global-development/2019/feb/21/worlds-food-supply-under-severe-threat-from-loss-of-biodiversity

Yıldırım, A.E. (2018) "Tarımsal Üretim Azalıyor" Retrieved 7.3.2018: http://www.tarimdunyasi.net/2018/10/26/tarimsal-uretim-azaliyor/

bottom of page