Manolya; Tıp Tarihinden Parfümeri ve Aromaterapiye, Kadim Bir Canlının Portresi
- Râna Babaç
- 14 Nis
- 4 dakikada okunur

Geçtiğimiz hafta sonu - ilkbaharın kendini ilk kez hissetmeye başladığı mis gibi bir Cumartesi - eşimle güzel havayı güzel bir öğle yemeği buluşmasıyla değerlendirmek istedik.
Ben evden biraz erken çıkıp ufak bir yürüyüş yaptım. Bebek Parkı'na vardığımda yeni açan manolya ağaçları dikkatimi çekti. Eşimi beklerken bu ilkel ağaçların önünde farkında varmadan tüm kalan vaktimi geçirmişim.
İşte o gün, Manolya ağaçlarının altında dururken, bu muhteşem çiçeği sizlere detaylı bir şekilde anlatmaya karar verdim. Ve başlıyorum...
Manolyanın zarif, pastel sükûnetinde öyle derin bir bilgelik var ki… Sanki bütün yıl boyunca sadece beş gün sürecek bir şiir için hazırlanıyorlar. Ve günü geldiğinde, kocaman şarap kadehi gibi tüm görkemleriyle gökyüzüne doğru açıyorlar. Sanki doğa bir anlığına tüm enerjisini tek bir tomurcuğa toplamış gibi.
Dinozorların dünya üzerine yürüdüğü günlerden bugüne burada olan bu müthiş çiçekli ağaç, arılar henüz ortada yokken bile var olabilmiş gerçekten çok güçlü bir tür… Zamanın ve türlerin ötesinden gelerek hala bahçelerimizde açan bu çiçekler, bana her bahar zamanın sürekliliğini ve var oluşun geçiciliğini düşündürür.

Linnaeus’un “Species Plantarum” eserinde tek bir tür olarak yer alan, bugün yüzlerce türü olduğunu bildiğimiz manolyaya adını veren ise Linnaeus’tan bir asır önce, bitkileri ailelerine göre sınıflandırmayı öneren Pierre Magnol’dur.
Manolya tarihte botanik biliminin ötesinde de kendine yer edinmiştir. Kültürel hafızamızda da derin izler bırakan Manolyanın yalnızca bilimsel değil, simgesel anlamlarda da gerçekten büyüleyici bir yolculuğu var.
Örneğin 650 yılında Çinli Budist rahipler yabani manolyayı bahçelerinin tanrısı, beyaz çiçekli Magnolia denudata'yı tapınaklarında saflığın simgesi olarak dikmişlerdir. 1820’lerde Tennessee’den getirilen bir manolya fidanı Beyaz Saray’a dikildikten sonra 70 yıl, 39 başkanlık dönemi boyunca 20 dolarlık banknotun arkasını süslemiştir. Magnolia sieboldii Kuzey Kore’nin ulusal, Magnolia grandiflora ise Mississippi ve Louisiana eyaletlerinin resmi çiçeğidir. Antik Çin’de, manolyalar kadınsı güzelliğin ve zarafetin, asil duruşun ve onurun simgesiyken bir imparatorun size bir manolya çiçeği hediye etmesi, büyük bir saygının göstergesidir. Yüzyıllar sonra Amerikan güneyinde, manolyalar gelin buketlerinde, gelinin saflığını simgesi olarak sıkça kullanılmıştır.
Tabi takdir edersiniz ki benim için manolyanın tıp tarihindeki yeri de çok özel...
Magnolia officinalis’in kabuğundan yapılan tonikler, Çin tıbbında sinirleri yatıştırmak ve mideyi rahatlatmak için kullanılmıştır binlerce yıl. On dokuzuncu yüzyılın başlarında, Amerikalı doktorlar sıtma, romatizma ve gut hastalığını tedavi etmek için Magnolia virginiana, Magnolia acuminata ve Magnolia tripetala'nın kurutulmuş kabuğunu kullanmaya başlamışlar. Bugün bilim insanları, bu kabuktan merkezi sinir sistemi üzerinde rahatlatıcı etkileri olan sakinleştirici bileşenler magnolol ve honokiol'u izole etmişler ve bu bileşenlerin Parkinson hastalığında bile etkili olabileceğini söylemektedirler. Asya genelinde ise birkaç farklı manolya türünün çiçekli tomurcuklarından yapılan yaygın ilaç xin-yi, baş ağrılarını, ateşi, alerjileri ve solunum bozukluklarını tedavi etmek için kullanılagelmiştir.

Üstelik Manolya şifasını sadece insanlara değil, hayvanlar alemine de cömertçe sunar... Avokadodan bile besleyici olan parlak kırmızı Manolya tohumları, %40 oranındaki yüksek yağ içeriği ile sincaplar, rakunlar, possumlar ve göç eden ötücü kuşların tercihidir. Yaprakları, dünyanın en görkemli ve göz alıcı böceklerinden biri olan dev leopar güvesinin larvalarını sağlıkla büyütür.
Tabi insanlar da manolyalardan besin olarak faydalanır... İngiltere’nin kırsal bölgelerinde, Magnolia grandiflora‘nın taç yaprakları güveçlere lezzet katmak için kullanılırken, Japonya’da Magnolia hypoleuca’nın genç yaprakları ve tomurcukları sebze olarak pişirilir. Asya mutfaklarında, çeşitli manolya türlerinin çiçek tomurcukları çayları kokulandırmak ve pilavlara aroma katmak için kullanılır. Aromatik “hoba miso” yemeği de manolya ile yapılır.
Yalnızca bir hafta çiçeklenen manolyalar İstanbul’da genellikle mart sonu ile nisan ortası arasında açmaya başlar. Bu dönem, türüne ve o yılki hava koşullarına bağlı olarak biraz kayabilir.
𓆸Yıldız manolya (Magnolia stellata)
Erken açan türlerden biridir. Genellikle mart ortası–sonu gibi İstanbul’da çiçeklenmeye başlar. Küçük, yıldız biçimli beyaz ya da pembe çiçekleri vardır.
𓆸 Japon manolyası (Magnolia × soulangeana)
Belki de İstanbul’daki en yaygın süs manolyasıdır. Büyük ve gösterişli çiçekleri vardır. Genellikle mart sonu–nisan başı gibi açar.
𓆸 Büyük çiçekli manolya / Güney manolyası (Magnolia grandiflora)
Her dem yeşil olan bu tür, daha geç çiçek açar. İstanbul’da genellikle mayıs–temmuz arasında beyaz, limon kokulu çiçekler verir. Daha çok parklarda ve bahçelerde süs ağacı olarak kullanılır.
Tabi İstanbul’un çeşitli mikroiklim alanları nedeniyle - örneğin Boğaz hattında veya denize yakın yerlerde - çiçeklenme biraz daha erken olabilir. Özellikle bu yıl gibi ılıman geçen kışların ardından, çiçekler şaşırtıcı derecede erken açabiliyor.

Yazının sonuna gelirken, manolyanın parfüm dünyası ve aromaterapideki yerine de biraz değinmek isterim.
Benim için yazın gelişinin ilk müjdecisi olan taze manolya aromasını özel kılan kompozisyonun dinamik oluşu yani Manolyanın bulunduğu ortamdaki hava sıcaklığına göre kokusunu değişmesi. İlkbaharın soğuk günleri ile sıcak günlerinin iç içe geçtiği bir dönemde açan Manolya çiçekleri, hava sıcaklığına göre tatlı bir şekerleme gibi, baharatlı bir verbena, ekşi bir limon, narenciyeli şifalı bir macun ya da tozlanmış menekşe gibi kokabilirler.
Parfümeride beyaz çiçek kokuları ailesine ait, daha standardize manolya kokusunun sırrı ise kalın ve balmumsu dokudaki “çanak-yapraklar“da (taç yapraklar ve çanak yaprakların ilkel bir birleşimi) saklı linalool ve “hedione” adıyla da bilinen "methyl dihydrojasmonate" gibi bileşiklerde gizlidir. Hedione maddesi 1960’larda parfüm endüstrisinde büyük ses getirmiştir. İlk olarak Dior’un efsanevi parfümü Eau Sauvage’da kullanılmıştır.
Doğal Manolya kokusu - Osmanlı hekimlerinin tabiri ile "zamanında taze açan çiçekleri koklamak şifadır" yaklaşımı ile örtüşen biçimde - aromaterapi uygulamaları için de büyük potansiyel taşır.
Almanya’daki Ruhr Üniversitesi’nden araştırmacılar, insan burnunun iç zarında bulunan ve feromon benzeri moleküllere duyarlı VN1R1 adlı özel bir reseptörü tanımlamışlar. Bir manolya ağacının altında durup derin bir nefes aldığınızda, manolya çiçeğinin havaya saldığı metil dihidrojasmonat adlı molekül bu reseptöre doğrudan bağlanıyor ve beynin motivasyon ve hafıza ile ilgili bölgesini tetikliyormuş. Dresden Üniversite Hastanesi ile iş birliği içinde yapılan araştırmalar ayrıca, manolyanın hormon dengesini - dolayısı ile potansiyel olarak cinsel uyarımlarımızı da - düzenleyen hipotalamusu da aktive ettiğini ortaya koymuş.
Dolayısıyla parfümeride beyaz çiçek kokuları genellikle romantizm, saflık veya duygusallıkla ilişkilendirilirken Manolya bunlara cinsel çekicilik boyutunu da ekler. Manolya sadece “hoş” değil; aynı zamanda çekici, baştan çıkarıcı ve ruh hâlini değiştirici bir kokudur ki son yapılan bilimsel araştırmalar da bu gözleme dayalı etkisini temellendirmiş görünüyor.
Kısacası bir çiçek düşünün ki dinozorların var olduğu çağdan bugüne kök salmış, doğudan batıya tıp tarihine adını yazdırmış, birbirinden uzak kültürlerde aynı değerleri sembolize etmiş, her koklandığımızda duygularımızı harekete geçiriyor ve baharda yalnızca beş gün açıyor…
Manolya.
Hayatta kalmayı başarabilmek için kaba güce, fayda sağlamak için uzun zamanlara ihtiyacımız olmadığının kadim göstergesi.

KAYNAKLAR
Comments