top of page

Uçucu Yağların Frekansları


Aromaterapide kullanılan uçucu yağların frekansları hakkında bilmeniz gereken her şey

İnsanlık tarihi boyunca koku, sadece duyusal bir deneyim değil; aynı zamanda bir şifa, ritüel ve bilgelik aracı olmuştur. Bitkilerin kokulu özleriyle kurulan bu kadim ilişki, bugün aromaterapi olarak adlandırdığımız uygulamalarda, hem geleneğin bilgeliğini hem de modern bilimin doğrulamalarını bir araya getiriyor. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın resmen tanıdığı tamamlayıcı tıp uygulamalarından biri olan fitoterapi biliminin bir parçası olan aromaterapi, yalnızca hoş kokulardan ibaret değildir; aynı zamanda moleküler düzeyde beden-zihin-ruh bütünlüğünü destekleyici etkiler sunar.


Koku Beyne Giden En Hızlı Yoldur

Burun boşluğundaki olfaktör reseptörler, doğrudan limbik sistemle bağlantılıdır; bu sistem, duygularımızı, hafızamızı ve davranışlarımızı yönetir. Bu nedenle bir koku, saniyeler içinde bizi geçmiş bir ana götürebilir, kaygımızı hafifletebilir ya da güven duygusu yaratabilir. Ancak aromaterapinin etkisi sadece zihinsel değil, fizyolojik düzeydedir de.


Moleküllerin Dansı: Uçucu Yağlar Bedende Nasıl Etki Eder?

Uçucu yağlar genellikle cilt (transdermal) veya solunum (inhalasyon) yoluyla uygulanır. Bu moleküller:


  • Lipofilik yapıları sayesinde hücre zarlarından kolayca geçer,

  • Sinir sistemi reseptörleriyle etkileşime girerek kaygı giderici, ağrı dindirici ya da uyarıcı etkiler yaratabilir (örneğin, lavantadaki linalool molekülü GABA reseptörleri üzerinden etki eder),

  • Deriden geçerek dolaşım sistemine karışabilir ya da akciğerlerdeki ince alveoler yapılar sayesinde hızlı emilim gösterir,

  • Gen ifadesini modüle ederek hücresel yanıtları tetikleyebilir (örneğin, antiinflamatuvar etkiler).


Bu etkiler, bitkisel kimya ve farmakoloji alanında sayısız akademik çalışma ile desteklenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün bitki monograflarında bu maddelerin tedavi edici potansiyelleri açıkça belgelenmiştir.


Ancak Son Zamanlarda…

Ne yazık ki aromaterapi gibi değerli bir bilimsel geleneğin, özellikle sosyal medyada “frekans yükselten yağlar” ve “titreşimsel şifa” gibi sloganlarla pazarlanması, hem kavramsal bir karmaşaya hem de etik problemlere yol açmaktadır.


Frekans Gerçekten Nedir?

Fizikte frekans, bir olayın saniyedeki tekrar sayısıdır ve birimi Hertz (Hz) ya da daha yüksek değerlerde Megahertz (MHz) olarak ifade edilir. Canlı hücreler de titreşimsel davranışlar sergiler; örneğin kas hücreleri yaklaşık 8–12 Hz arasında mikroritmik salınımlar gösterir. Ancak bu, uçucu yağlar gibi damıtılmış bitki özlerinin MHz seviyesinde frekans yaydığı anlamına gelmez.


Bu iddiaların kaynağı genellikle Bruce Tainio’ya atfedilen ve bilimsel literatürde yeri olmayan sözde “BT3 Frekans Ölçüm Cihazı”dır. Tainio’nun “gül yağı 320 MHz yayar, kahve içince frekansınız düşer” gibi iddiaları hiçbir hakemli bilimsel yayında doğrulanmamıştır. Hatta bu iddiaların sıklıkla dayandırıldığı The Body Electric kitabında uçucu yağlardan hiç söz edilmemektedir.


İşin daha da vahim olan tarafı Tainio’nun Eastern Washington University’de Tarım Bölümü Başkanı olarak görev yaptığı ileri sürülmektedir. Ancak üniversitenin resmi kayıtlarında böyle bir bölüm yer almamakta, ayrıca Tainio’nun bu kurumda akademik bir görevde bulunduğuna dair doğrulanabilir bir belge bulunmamaktadır. Benzer şekilde, BT3 Frekans İzleme Sistemi’nin Johns Hopkins Üniversitesi’nde hastalık araştırmalarında kullanıldığı yönündeki söylemler de asılsızdır; üniversitenin bilimsel yayınları ve resmi kaynaklarında böyle bir cihazdan hiç söz edilmemektedir. Bu tür iddialar, bilimsel geçerliliği olmayan frekans temelli şifa söylemlerini meşrulaştırmak için kullanılmakta, ancak mevcut akademik ve bilimsel verilerle desteklenmemektedir.


Frekans konunun popüler kültüre yoğun teneffüs etmesinde büyük pay olan başka bir isim de D. Gary Young'dur. 1993 yılında kurduğu Young Living Essential Oils şirketiyle modern aromaterapi hareketinin öncülerinden biri olarak tanınır. Idaho’nun dağlık bölgelerinde büyüyen Young, yaşamı boyunca bitkisel özlerin terapötik gücüne derin bir ilgi beslemiş ve bu doğrultuda dünya çapında çiftlikler ve distilasyon tesisleri kurmuştur. Ancak gençlik yıllarında lisanssız tıbbi uygulamalar nedeniyle hüküm giymiş, ayrıca Young Living şirketi, ürünlerinin sağlık üzerindeki etkileriyle ilgili bilimsel temeli olmayan iddiaları nedeniyle FDA tarafından uyarılar almıştır. Bu arada kurucusunun bu kişisel hikayesi ve frekans iddialarına rağmen, Young Living bugün de kaliteli uçucu yağlar üreten ve aromaterapinin dünyada tanınmasına büyük katkılar sağlayan bir markadır.


Peki Enerji Tıbbı Gerçekten Ne Diyor?

Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Tamamlayıcı ve Bütünleyici Sağlık Merkezi (NCCIH), enerji tıbbını ikiye ayırır:


  • Doğrulanabilir enerji tıbbı: Elektromanyetik alan terapileri, ışık terapisi, ses dalgaları vb.

  • Varsayımsal enerji tıbbı: Biofield, qi, prana gibi bilimsel olarak ölçülemeyen yaklaşımlar (Reiki, aura temizliği, niyet çalışmaları vb.)


Aromaterapi, doğrulanabilir etki mekanizmalarıyla çalışan bir tamamlayıcı uygulamadır ve enerji tıbbı başlığı altında yer almaz. Her ne kadar bazı yaklaşımlar bunu “yağın frekansı” gibi metaforik ifadelerle sunmayı tercih etse de, bu ifadeler bilimsel veri değil, pazarlama aracıdır.


İnsan Biyomanyetik Alanı: Fizikte Maxwell denklemlerine göre, elektrik akımının olduğu her yerde bir manyetik alan oluşur. Bu temel ilke doğrultusunda, insan vücudundaki elektriksel aktiviteler—özellikle kalp kasının kasılması, nöronların ateşlenmesi, kas ve beyin sinyalleri—çevrelerinde son derece zayıf da olsa ölçülebilir manyetik alanlar yaratır. Bu biyomanyetik alanlar genellikle pikoTesla ile nanoTesla aralığındadır ve ancak SQUID magnetometreleri gibi ileri düzey cihazlarla tespit edilebilir. Araştırmacılar, bu alanların hücreler arası iletişimi kolaylaştırabileceğini, organlar ya da sistemler arası senkronizasyonu (örneğin beyin-kalp uyumu) destekleyebileceğini ve sosyal ya da terapötik etkileşimlerde (örneğin atlarla terapi) rol oynayabileceğini öne sürmektedir. Reiki, Qigong ve Ayurveda gibi bazı geleneksel tıp sistemleri ise bu alanı modern anlamda “aura,” “prana” ya da “qi” olarak kabul eder. Bu yaklaşımlara göre biyomanyetik alan, kişinin duygusal ve enerjetik durumlarını yansıtır ve uygun yöntemlerle dengeye getirilerek şifa süreçlerinde kullanılabilir.


Akupunktur, Homeopati ve Bach Çiçek Özleri gibi uygulamalar, insanın biyomanyetik alanı ya da biofield olarak tanımlanan enerji yapısıyla ilişkili etki mekanizmalarına sahip, tamamı titreşimsel tıp kategorisine dahil uygulamalardır. Bu sistemlerde kullanılan araçların — ister iğneler, ister seyreltik çözeltiler ya da çiçek özleri olsun — temel amacı, bireyin elektromanyetik dengesini veya duygusal/fizyolojik “titreşimini” düzenlemektir. Etki mekanizmaları tam olarak açıklanamamış olsa da, özellikle akupunktur ve Bach özleri ile ilgili çok sayıda klinik çalışma mevcuttur ve Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumlarca tanınmaktadır. Bu uygulamalar, ölçülemeyen ancak gözlemlenebilir sonuçlar doğuran “varsayımsal enerji tıbbı” alanında yer alır.


Bir diğer titreşimsel tedavi pratiği olan Matrix Ritm Terapisi ise bu resimde farklı bir noktada konumlanır: Elektromanyetik değil, mekanik titreşimler yoluyla dokunun mikrosirkülasyonunu ve hücresel ritmini düzenlemeyi hedefleyen, biyolojik temele dayalı bir yöntemdir. Dr. Ulrich G. Randoll, kas ve bağ dokusu hücrelerinin 8–12 Hz aralığında mikroritmik salınımlar sergilediğini göstermiştir. Bu salınımlar yaralanma ya da inflamasyon durumunda bozulmaktadır. Dr.Randoll’un tasarladığı ve klinik ortamlarda kullanılmakta olan matrixmobil cihazı ile sağlıklı ritim tekrar dokulara uygulanarak, insan dokuları kendi sağlıklı fizyolojik mikroritmine döndürülür. Yani Matrix Terapisi, “enerji alanı” kavramını metafizik değil, biyo-mekanik düzeyde ele alarak köprü niteliğinde bir uygulama sunar.


Peki, Bitkilerin Bir Enerjisi Yok mu?

Elbette var. Bitkiler de tıpkı insanlar gibi biyoelektrik ve biyo-manyetik alanlar üretir. Alexander Volkov bitkilerin su alma, büyüme ya da yaralanma süreçleri sırasında elektromanyetik salınımlar yaydığını kaydetmişlerdir. Daha yakın zamanlarda yapılan biyoelektromanyetik görüntüleme çalışmaları ise bitkilerin sirkadiyen ritim, ani büyüme dönemleri veya çevresel değişimlerle ilişkili salınımlı elektromanyetik alanlara sahip olduğunu doğrulamıştır.


Ancak bu alanlar:


  • Canlılığa bağlıdır, yani bitki damıtıldığında, biyo-manyetik alan ortadan kalkar

  • Ölçülebilir ama zayıf manyetik alanlardır (pikoTesla seviyesinde),

  • Kalıcı bir “enerji izi” olarak bitki özlerine geçmezler.


Aromaterapide kullanılan yağlar, bitkinin “enerjisini” değil; ikincil metabolitlerini, yani aktif moleküllerini taşır. Bununla birlikte ölçemediğimiz fakat etkilerini gözlemlediğimiz, bitkinin “ruhu” ya da “yaşam gücü” olarak yorumlayabileceğimiz, insan koku soğancığı ile etkileşime girerek çeşitli kimyasal tepki ve elektrik sinyallerine dönüşen bir tür yaşamsal iz veya bilgelik de taşıdıklarını söyleyebiliriz. Bu anlamda aromaterapi, bilimin, biyolojinin ve ruhsal sezginin kesişim noktasında durur.


Sonuç: Hem Akıl Hem Sezgiyle

Aromaterapi, bitkinin yalnızca kokusunu değil, kimyasını, kültürel anlamını, farmakolojik etkilerini ve ruhsal bağlarını da taşır. Ancak her iddia, bu alanın ciddiyetine yakışır bir şekilde, eleştirel düşünce süzgecinden geçirilerek ele alınmalıdır. Çünkü bilimle mit arasındaki çizgi, bazen çok ince olabilir.


Aromaterapinin tıptaki yolculuğu; tarihçilerden botanikçilere, kimyacılardan hekimlere uzanan disiplinlerarası bir öğrenme sürecinin değerini bize hatırlatıyor. Modern sağlık sorunlarıyla yüzleştiğimiz bu çağda, doğanın kokularını yalnızca birer merak unsuru değil, potansiyel terapötik yoldaşlar olarak incelemeye devam ediyoruz. Aromaterapinin hikâyesi hâlâ yazılıyor; ancak geçmişi—Mısır buhurlarından FDA belgelerine uzanan izlerle—bize hatırlatıyor ki şifa, çoğu zaman hem sanat, hem bilim, hem gelenek hem de yeniliğin kesişiminde bir yerlerde duruyor.


REFERANSLAR:


  • Becker, R. O. & Selden, G. (1985). *The Body Electric: Electromagnetism and the Foundation of Life*. New York: William Morrow.

  • NCCIH. (2023). Complementary, Alternative, or Integrative Health: What’s In a Name?

  • Seto, A. et al. (1992). Detection of extraordinary large bio-magnetic field strength from human hand during external Qi emission. *Acupuncture & Electro-Therapeutics Research*.

  • Rubik, B. (2002). The biofield hypothesis: its biophysical basis and role in medicine. *The Journal of Alternative and Complementary Medicine*.

  • Volkov, A.G. (2006). Plant electrophysiology: theory and methods. Springer.

  • ClassAction.org. (n.d.). Class action: Young Living “nothing more than an unlawful pyramid scheme”. Retrieved May 22, 2025, from https://www.classaction.org/blog/class-action-young-living-nothing-more-than-an-unlawful-pyramid-scheme

  • Secon, H. (2020, July 17). Young Living founder Gary Young sold essential oils with dubious health claims and a troubled past. Business Insider. https://www.businessinsider.com/young-living-gary-young-founder-essential-oils-2020-7


Üyesi olduğumuz kurumlar... | We are a member of...
NAHA.jpeg
AHVMA.png
Screen%20Shot%202021-05-15%20at%2011.39_
  • Atelier Aromaterapi
  • Atelier Aromaterapi
 © 2024 Atelier Aromaterapi. 
Bütün hakları saklıdır.
Hayvan Dostu Şirket.png
bottom of page